Ads

Ads

Bir Yetim Gibi Davrandılar.. Kalenderhane Cami



Fatih Sultan Mehmet Han'ın vakfıyelerinden bir yetim camiden söz edeceğiz size. İstanbul, Fatih ilçesinde Vezneciler semtinde yer alan Vefa sınırları içerisinde bulunan ve aynı adı taşıyan mahallenin uç kısmında yer alan Kalenderhane Camiinden.. 
Öyle ciddi ciddi tarih bilgilerinden, sıkıcı ansiklopedik bilgilerinden söz etmeden ana maddelerle. 


Bir garip cami

Bir yetim gibi sahip çıkılması gerekirken itilmiş, kakılmış hatta hatta bir köşeye sıkıştırılmış, nefes alması dahi önlenmeye çalışılmış ve çalışılan bir camiden söz edeceğiz size. Şehrin kalbinde ama bir o kadar da kıyısında olan bir "İstanbul" güzelinden söz edeceğiz.

Kalenderhane Camii ya da eski adıyla Theotokos Kyriotissa Kilisesi Doğu Roma döneminden kalma bir yapıdır. Bozdoğan Kemeri'nin en doğu ucunun güneyinde yer alır. Doğu Ortodoks Kilisesi formundadır. Yapı, Yunan haçı kemerli Bizans kilisesi örneğinden birini temsil eder. Plan ve üslup özelliklerine göre binanın 9. veya 10. yüzyıla ait olduğu varsayılır.


Kalenderhane Cami, Fatih Sultan Mehmet tarafından, Kalenderi tarikatı dervişlerine zaviye olarak tahsis edilmiştir. Caminin ne tarafında olduğu bilinmeyen manastırın keşiş odaları XV. yüzyılda zâviye olarak hizmet vermiş, harim kısmı ise tevhidhâne-semâhâne olarak kullanılmıştır. Bu sebeple Kalenderhâne İstanbul’da fetihten sonraki ilk mevlevîhâne sayılmaktadır. (Fatih Mehmet II Vakfiyeleri, s. 260, 268). Kalender Tarikatı'na mensup dervişler tarafından kullanıldığından adı Kalenderhane olmuştur. Caminin avlusunda kilisenin ilk zamanlarında yapıya dahil olan ancak şimdi yıkılıp harabe halini alan duvar kalıntıları bulunmaktadır. 


Caminin alanına yapılan ilk yapı, Roma hamamı idi. Cami bu hamam duvarları üzerine denk gelmektedir. Hamam ait kalıntılar halihazırda otlar arasında gelene geçene göz kırpmaktadır.


Hamam üzerine ilk kilise altıncı yüzyılı takiben, daha büyüğü yedinci yüzyılda, ilk kilisenin güneyine yapıldı. Üçüncü bir kilise, tekrar kutsal yer olarak kullanılan alana yapıldı.. Constantinople'un Latin'lerde fethinden sonra, yapı Roma Katolik kilisesi olarak kullanıldı. Kilise manastır yapıları ile çevreleniyordu, 

Roma hamamı kalıntıları

Roma hamamı kalıntıları

18 nci yüzyılda Babüssaade (saray) Ağası Maktul Beşir Ağa tarafından camiye dönüştürüldü. Yarı kubbeler daha sonra Osmanlı'larca yıkıldı. 1844 Yangınından ve depremden zarar gören cami 1854 yılında restore edildi. Tamir edilen caminin minberi orijinal değildir. Kalenderhane caminin minaresine 1930 yılında yıldırım düşerek yıkıldı. Minaresinin yanıp çökmesinden dolayı terk edildi. 1955’li yıllara kadar bakımlı sayılabilecek bir durumda ve namaza açık olan mâbed sonraları nedense terkedilmiş ve işsiz güçsüz kişiler için barınak haline gelmiştir. Orijinal görünümü hakkında bilgi bulunmayan ve fotoğraflarda mevcut 1930’lu yıllarda yıktırılan minaresiyle XIX. yüzyılda yapılan minare sanat değerine sahip değildir. 1966-1975 yılları arasında Harvard Üniversitesi’nin bir yan kuruluşu olan Dumbarton Oaks Bizans Araştırmaları Enstitüsü’nden Striker başkanlığında bir heyetle İstanbul Teknik Üniversitesi’nden Doğan Kuban’ın iş birliği neticesinde burada etraflı bir araştırma ve kazıya konu olmuş, harap durumdayken 1968 yılında restore edilerek tekrar ibadete açılmıştır.

Fâtih Sultan Mehmed’in vakıfları arasında olan Kalenderhâne Camii İstanbul Vakıfları Tahrir Defteri’nde, içinde bulunduğu mahalledeki mülkler dolayısıyla birkaç yerde adı geçen Kalenderhâne Camii’nin kaydı yoktur. Bunun sebebi, tıpkı Eski İmaret ve Zeyrek Kilise camileri gibi buranın da selâtin vakfı sayılarak deftere alınmamasıdır.


Kalenderhâne Camii’nin müştemilâtı durumunda olan medrese hakkında kısa bir bilgi 1914 tarihli bir belgeden öğrenilmektedir. Buna göre yapının ikisi biraz büyük, diğerleri ufak ölçüde odacıklar halinde onbeş hücresi vardı. Kuyusu ve şadırvanı da bulunan medrese faal olmakla beraber içinde sadece üç kişinin kaldığı ve evler arasında sıkışmış, havasız, son derece rutubetli bir yapı olduğu bildirilmiştir. İstanbul’da 1918 tarihinde çıkan yangının felâketzedeleri burada barındırılmıştı.


İstanbul’daki ilk Mevlevihane

Kalenderhane Camii’ni tasavvuf tarihi açısından önemli hale getiren ince bir detay söz konusudur. İstanbul’un fethine yönelik hizmetlerinden dolayı bir teşekkür ve minnettarlık göstergesi adına Fatih Sultan Mehmet tarafından Kalenderhane Camii, Kalenderi Tarikatına zaviye olarak tahsis edilmiştir. Tarikat erbapları tarafından semahane olarak kullanılmaya başlayan camii İstanbul'daki ilk Mevlevihane olarak kayıtlara geçer. Manastır döneminden kalma keşiş odalarının uzun süre zaviye hizmetine tahsis edildiği ve harim kısmında da semahane yapıldığı tarihi kayıtlarda yer alır. Bugün cami zemini etrafındaki toprak yükseldiği için mescit kısmına iki basamakla inilir. Ana mekanın olduğu bölümde dikkati çeken ve Bizans kilise mimarisinde ön plana çıkan Yunan haç motifi vardır. Bu haçın etrafı beşik tonozlar kullanılarak örtülü hale getirilmiş, iç kısmın ibadete uygun hale dönüşmesi sağlanmıştır.

Cami arsasına yapılan Kız Yurdu, Metro İstasyonu ve işyerleri

Kalenderhâne Camii ile medresenin arazi üzerindeki durumları şematik bir biçimde Pervititch’in sigorta planlarından birinde gösterilmiştir. Cumhuriyet döneminde bir süre daha bakımsız kalan medrese 1935 yılına doğru bütünüyle yıktırılıp ortadan kaldırılmış ve yerine bir konservatuvar binası yapılması tasarlanmıştı. Ancak bu proje gerçekleşmemiş, arsanın bir tarafına öğrenci yurdu ( Bugünkü Vezneciler Kız Yurdu) inşa edilmiş, geri kalan alan ise uzun yıllar minibüs durağı olarak kullanılmıştır. Bugün bu alanda Yenikapı - Hacıosman Metro hattının Vezneciler İstasyonu ile bir kaç hazır gıda satan işletmelerle işgal altındadır.

Metro İstasyonu ve dükkanların bulunduğu alan Camiye aittir.

Ayvansarâyî’nin bildirdiğine göre caminin ana kapısı yanında, sonraları defterdar olan Arpaemini Mustafa Efendi adında bir hayır sahibi tarafından bir sıbyan mektebi inşa ettirilerek burası küçük bir külliyeye dönüştürülmüştü. Bozdoğan Kemeri’nin arka tarafında yer alan sıbyan mektebi güzel kâgir bir yapıya sahiptir. Etrafı muntazam bir duvarla çevrili hazîresinde pek çok kabir bulunur. Onbeş yirmi yıl kadar önce çok harap durumda olan mektep büyük ölçüde restorasyon görmüş, fakat bir işe tahsis edilmediğinden tekrar harap olarak ahşap sundurması çökmüşse de son yıllarda yeniden tamir edilmiştir.


Araştırma, kazı ve restorasyon sonuçlarının çeşitli makaleler haline getirilmesinin ardından bu konuda 1999 yılında bir kitap yayımlanmıştır. Bu çalışmaların sürdüğü uzun aralıktan sonra Kalenderhâne Camii yeniden ibadete açılmıştır. 


Caminin önünde herhalde şadırvanlı bir avlu vardı. Fakat bunların hiçbir izi günümüze kadar gelmemiştir. Kalenderhâne Camii’nin Galanakis adlı bir ressam tarafından bir fotoğraftan çizilen resmi, A. G. Paspatis’in 1877’de neşredilen Rumca kitabında taş basması olarak yayımlanmış, bu tarihî yapı hakkında başlı başına bir monografi E. Freshfield tarafından 1896’da hazırlanmıştır.


Kalernderhane Cami iiçin en samimi düşüncelere EkşiSözlük'te rastlıyoruz. Tüm samimiyetle dökülen sözlerde özetle şunların ifade edilmesi, yazımız içeriğine alınmasına neden olmuştur.


"Evvela hangi dinden hangi meşrepten olursanız olun gidin, edebinizle girin, gezin, bir çay alın, selam verin, avluda bir banka oturun, atmosferi seyredin, imamla müstahdemle sohbet edin..Göreceksiniz burası yalnızca cami değil ayni zamanda bir medrese, aşevi, sohbet evi, yeri geldi mi yatakhanedir.
Burada insanları Arapça dersleri, kıraat dersleri, tefsir okumaları, hadis okumaları ve bilumum istişare ve müzakereler yaparken, avluda oturup kuruyemiş ve cay eşliğinde muhabbet ederken, sabah kahvaltı, gece sahur yaparken görebilirsiniz.


Fakülte yıllarında çokça giderdik. o zamanlar iki muhterem imam efendi vardı. birisi Arif Şimşek hoca idi ki güler yüzlü,ilim sahibi, ihlaslı, gayretli bir zattır. Cami içine ücretsiz çay alabileceğiniz sebil onun marifetiyle konmuştur. Hatta kendilerinin üniversite öğrencilerine sabahları çorba dağıtmak gibi bir hayalleri bile vardı. Dil bilmenin gereğini idrak edip o yaşında İngilizce öğrenmiştir. şimdilerde Avrupa'da diyanet camilerinden birinde görevli. gençlere altın gibi nasihatler verir, abilik eder, herkesin derdiyle dertlenir, her derde çözüm arar, yanıp yakılır yerinde duramaz diğerkam bir zattır.
Diğer imam efendi Osman Çakr hoca efendi idi. o da müşfik, ihlâslı, ilim sahibi bir zat idi. medrese tahsili görmüştür. o da dil bilmenin önemine binaen gönüllü olanlara medrese usulü Arapça dersleri verir idi meccanen. dersleri bitirip Arapça tahsil edecek sebatlı genç bulunmuş mudur? meçhul.. Disiplinli, tatli-sert mühim meselelerde tavizsizdir.
Üc de müstahdemi vardır ki dış görünüşlerine bakıp virane demeyen derunlarındaki hazineyi keşfeder. Hepsi hayatin sillesini yemiş çilekeş, cefakar, mazlum, mülayim adamlardir. o virane Şadirvanın işlerini görüp iki kuruş ekmek parası beklerler. caminin temizliğini yapar sürekli çayını demlerler. Ali abi Edirnekapı'dan ta oraya yürür, Yıldıray abi, Ramazan abi camide yatar kalkar.
Bu yapının Ayasofya'dan eski olabileceği yönünde rivayetler vardır, altında Ayasofya'ya bağlanan gizli yeraltı tünellerine sahip olduğu hakkındada İTÜ ve bir yabancı üniversitenin müşterek yaptıkları son restorasyonda bazı bölümler, odalar kullanıma kapatılmıştır. Maksat nedir kestirmek güç.
Restorasyon ve adam akilli bir şadırvan ihtiyacı vardır. Şadırvan çok da acildir. Fatih reisi (Belediye Başkanı) bir ziyaretlerinde söz vermiş not aldırmıştı ama zannederiz halen bir şey çıkmış değil. Son olarak cami küçük bir ailenin ikametine müsaittir. Cami içinde bir mutfak, iki oda, tuvalet ve banyo mevcuttur.


Özetle, Cami bugüne kadar aç kapa yapılarak gelinmiş. Kimi zaman bir depo, kimi zaman serserilerin mekanı olmuş, Kimi zaman devletin gözü görmemiş, kimi zaman birileri camiyi ayakta tutmaya çalışmış ve hatta yıllar önce caminin minaresi son olarak yapıldığında bunun haberini yapan ilk gazeteci ben olmuşumdur. 


Bugün cami görevlileri ve bir kaç gönüllü ile ibadete açık olan caminin yukarıda da söz edildiği şekilde güzel insanlara sahip olması sevindirici. Ancak camiyi hangi anlayış hangi kör zihniyete sahip ya da ne derseniz deyin karar veren birileri camiyi köşeye sıkıştırmaya çalışıyor. Bir meskenin cami mihrabından bir kaç metre ötede yapılması gerekirken restore dilmiş binanın camiye temas eder hali, Kız yurdunun bahçesinin cami bahçesine kadar dayandırılması camiye ulaşımı zorlaştırıyor. Ağaçların arkasına sığınmış olan caminin böylesine önemli ve tarihi bir caminin önünü açık olması gerekmez mi?. Bu yapı yabancı ülkelerde olsaydı inanın çevresi dört başı mamur bir güzelliğe sahip olurdu.


Caminin adresi : Kalenderhane Mahallesi, 16 Mart Şehitleri Cd. No:11, Fatih/İstanbul

Derleme : Erol Kara - erolkaranet - 19.09.2020

Kaynaklar :
Vikipedia
TDV İslam Ansiiklopesi
Ekşi Sözlük
Alexandros Paspatis Bizans çalışmal arı Topografik ve tarihi

Ads