Ads

Ads

Vefa Kütüphanesini Yerle Bir Ettiler


Vefa'da doğdum İlk, orta ve liseyi bu semtte okudum. Bu semte çalıştım. Bu semtin gözümü açtım. Büyüdüm. Gezmediğim sokak, dolaşmadığım yer yoktu. Her yerini biliyorum sanırdım. Araştırdıkça, okudukça Vefa semti hakkında hiç bir şeyi bilmediğimi öğrendim. Camisi ahır yapılmış Vefa semtinin, yıllarca kapalı tutulan türbesine gitmeye korkardık. Sadece bir türbe ve bir de çilehaneyi, kırık dökük mezar taşlarını bilirdik. Bizim için bir yol olan bu yer Vefa Hazretlerinin külliyesi idi. Cami falan bizim çocukluğumuzda orada yoktu. Sonradan yapıldı. Türbe ve çilehane dışında hamamı, derviş odaları, imareti olan bu yerin bir de kütüphanesi varmış. Varmış, ne zamandan beri yok. Tekke ve Zaviyelerin kapatıldığı o karar yıllardan beri yok. Evimizin hemen arka sokağında bulunan Atıf efendi kütüphanesini bilirim de, Vefa hazretlerinin bu yerleşkesinde bir kütüphane olduğunu semtle ilgili araştırma yaparken öğreniyorum.


Vefa Kütüphanesi
Fâtih Sultan Mehmed devri meşâyihinden Şeyh Vefâ diye tanınan âlim ve şair Muslihuddin Mustafa için inşa edilen külliyede bir de kütüphane bulunduğu kesin bir bilgi olmamakla birlikte İstanbul Vakıfları Tahrir Defteri’ndeki 919 Recebine ait (Eylül 1513) bir vakıf kaydından anlaşılmaktadır.
Bu kayda göre zâviyede ciltli, ciltsiz kitaplar bulunmakta ve bu kitapların muhafazasıyla görevli hâfız-ı kütübe de günlük 1 akçe ücret verilmekteydi.
İstanbul Şer‘î Sicilleri’ndeki bir belge de zâviye kütüphanesinde mevcut 381 kitabın Şeyh Vefâ tarafından vakfedildiği, ayrıca çeşitli ilimlere ait kitapların adlarının Rumeli kazaskerinin tasdik ettiği bir defterde yazılı olduğu bildirilmektedir. Bunlar, otuz üç adet mükemmel ciltli Kur’ân-ı Kerîm, küçük boyda mükemmel ciltlenmiş otuz Kur’an cüzü, ciltli ve ciltsiz olmak üzere tefsir, kavâid-i Kur’ân ve tecvide dair elli dokuz, ehâdîs-i nebeviyyeye dair elli, usûl-i fıkha dair on iki, fürû-i fıkha dair otuz beş, ilm-i meşâyihe dair 100, ilm-i meânî ve ilm-i nahivden dokuzar, ilm-i sarftan üç, tıp ve lugat ilimlerinden on dörder, ilm-i hikmetten yedi, ilm-i kelâmdan beş, ilm-i mantık ve hilâftan üç, ilm-i hey’etten yedi ve Türkçe, Farsça yirmi bir adet kitaptır.
Şeyh Vefâ vakfiyesinde ödünç vermeyle ilgili olarak okuyucular üst tabaka, orta tabaka ve alt tabaka diye üçe ayrılmış, kitapların üst tabakaya mensup emin ve mutemet kimselere rehinsiz, diğerlerine rehin ve sağlam bir kefil karşılığında verilmesi şart koşulmuştur. Vakfiyede ayrıca ödünç kitap verilecek her üç sınıf okuyucunun İstanbul halkından olması gerektiği belirtilmiştir.
Evliya Çelebi XVII. yüzyılın sonlarına doğru kütüphanenin hizmet verdiğini, Kâtibzâde Zeynelâbidîn adlı bir şahsın kitaplarını kütüphaneye vakfettiğini belirtmektedir.
Şeyh Vefâ Kütüphanesi’ndeki kitaplarının sonraki asırlarda ne olduğu bilinmemektedir.
İstanbul kütüphaneleri müfettişlerinden Mahmud Bey’in 1907’de yazdığı bir raporda şehirdeki on iki kütüphanenin kapalı olduğu ve bunlara ait bazı kitapların pazarda satıldığının ihbar edildiği yazılmakta, bunlar arasında Şeyh Vefâ Kütüphanesi de sayılmaktadır (BA, MF.KTV, Dosya 3, nr. 22). Muhtemelen evkāf-ı mülhakadan olduğu için bu koleksiyon tekkelerin kapanmasından sonra dağılmıştır. Ancak Abdülkadir Erdoğan, Köprülü Kütüphanesi’nde (nr. 27) Şeyh Vefâ’nın “mihr ü vefâ” ibareli vakıf mührünü taşıyan bir kitabını tesbit ettiği gibi aynı mührü taşıyan diğer bir eser de Süleymaniye Kütüphanesi’nde (Şehid Ali Paşa, nr. 140) bulunmaktadır (Kut – Bayraktar, s. 230).


Ads