Sitemizde aramak istediğiniz konuyu

Vefa ve İstanbul Candır

İstanbulun Ortası Nerededir ?


Yaklaşık 500 yıl önce Kanuni Sultan Süleyman'ın emriyle ve Mimar Sinan tarafından yapılan hesaplamalarla, İstanbul'un tam ortası bulunmuş ve oraya bir mermer sütun dikilmişti. İlgisizlik nedeniyle unutulmaya yüz tutan mermer sütun, yakın zamana kadar kendi etrafında dönebilirken, çevre düzenlemeleri sebebiyle bu özelliğini yitirdi.
Şehirlerin, ülkelerin, hatta dünyanın orta noktası neresidir ?
Her ne kadar nükteli olarak merhum Nasreddin Hoca "Ayağımı bastığım yer, inanmıyorsan ölç bak" demişse de doğrudur.
Bilim insanları dahil hemen herkesin aklından geçen bu soruya, Osmanlı Padişahı Kanuni Sultan Süleyman döneminde de kafa yorulmuş ve İstanbul'un orta noktası bulunmuş.
Kuvvetli rivayetlere göre, Kanuni Sultan Süleyman ilk önce Mimar Sinan’dan, İstanbul’un tam orta noktasını bulmasını istiyor... 
O yıllarda İstanbul sadece Suriçi’nden oluştuğu için, şehrin ölçülebilir fizikî bir gövdesi mevcut. Birtakım detaylı hesaplamalardan sonra, Suriçi’nin “Geometrik Ağırlık Noktası” milimi milimine tespit ediliyor Mimarbaşı Sinan tarafından...
Bu yöntem, karmaşık alanlı levhaların “G” noktasının bulunması prensibinden yola çıkılarak hesaplanıyor...
İstanbul’un tam orta noktası olan bu noktaya, yekpare, parlak yeşil granit silindirik bir sütun dikiliyor...
Sütunun olduğu nokta, inşa edilecek caminin avlusunun güney kısmına tam oturacak şekilde ayarlanıyor (Daha doğrusu, caminin avlusu, bu merkezle kesişecek şekilde tasarlanıyor)... Ve ardından cami inşa edilerek, 1548’de tamamlanıyor...
Günümüzde granit sütunun yarısından fazlası betona gömülü halde olmasına rağmen, 1950’lerde tamamının görülebildiği, alt ve üstünden tutturulduğu mil sayesinde, elle itildiğinde, çok rahat bir şekilde ekseni etrafına dönebildiğini, bazı kayıtlarda yer almaktadır.
Şehzadebaşı camiinin Nevşehirli damat İbrahim pasa camiine bakan bahçe duvarı köşesinde bulunan pek de kıymetini belli etmeden sıradan bir köşe direği gibi, bulunan bu mermer sütun işte bu orta yeri simgeliyor.

"EVLAT SEVGİSİNİN DE MERKEZI"
Her gün binlerce insan önünden geçtiği halde fazlaca merak uyandırmayan bu sütunu ve Şehzadebaşı Camisi', "evlat sevgisinin de merkezi"dir.
Şehzadebaşı Camisi'nin duvarlarının kesiştiği ve İstanbul'un ortası olarak kabul edilen bu taşın hikayesi şöyle:
Osmanlı’nın bir şehir medeniyeti olduğu kurulan şehrin mesafelerinden kaynaklanır. İstanbul'un birçok devlete merkez olmasının yanında, ölçümleri de merkezidir. Osmanlı Devleti'nde saatlerin, Ayasofya'nın kubbesinden geçtiği varsayılan meridyene göre ayarlanmıştır. Şehzadebaşı Camisi'nin köşesinde bulunan sütun da İstanbul'un merkezidir.
Caminin de Şehzadebaşı ve Saraçhane arasında bulunması da önemlidir.
Saraçhane, İstanbul'un ilk Osmanlı mahallesidir. Burası dönemin en önemli sanayi külliyesidir. Bütün endüstrinin olduğu bu yer, İstanbul'un ve sütun mermerin omuriliğindedir. Buranın sağında Haliç, solunda Marmara'ya açılan liman ağzı Aksaray vardır. Bu iki ticaret noktasının arasındaki Saraçhane, at koşum sisteminden tutun da ayakkabı imalatına kadar birçok şeyin merkezi idi. Bu omuriliğin merkezinde ayrıca Yeniçeri odaları vardı. Ticaret ve askeri düzen Türk tarihinin ayrılmaz bir parçasıdır. Bu nedenle de burayı İstanbul'un merkezi olarak kabul etmişlerdir.
Şehzadebaşı Camisi'nin olduğu alan merkezdir ve şehrin yapılaşma düzeni buraya göre ayarlanmıştır.
Granit ve mermerden oluşan bu sütunun sembolik bir anlamıda vardır.
Türkler hafızalarına düşkün bir millettir. Ne var ki, Taşın ve alanın önemi ve misyonu zamanla kayboldu. Sonraları, Taşla ilgili birçok efsane üretildi. Cami alanı içindeki türbelerin varlığı da bu efsaneleri güçlendirdi.
Kanuni Sultan Süleyman, Şehzadebaşı Camisi'ni ölen oğlu Şehzade Mehmet için ithaf etti. Kanuni, kanun nizam oturtan bir padişahtır. Kanun ve nizam hem devletin hem de milletin bel kemiğidir. Bel kemiğinin merkezi orasıdır. O taşın etrafı merkez teşekkül ettirilmiştir. Bu aslında evlat sevgisinin, dünyanın merkezi olduğu olgusuna da bir göndermedir. Osmanlı'da sarayda erkeklere düğün yapılmaz ama kızlara yapılır. Evlat sevgisi çok apayrı birşeydir. Kanuni, burada kendisi adına yaptırdığı merkez külliyeyi evladına ithaf ediyor. Bu da insan için, merkez noktadır. Evlat sevgisi, hayatın merkezlerinden biridir. Bu nedenle Şehzadebaşı Camisi, Şehzade Mehmet'e ithaf edildi.
Mermer sütunun, caminin yapımından önce mi yoksa sonra mı konulduğuna dair net bir bilgi olmasa da, bunun bir eksiklik olmadığı ve efsanelerin "medeniyetin rengi" olduğu dile getirilmektedir.

MERMER SÜTUNUN HİKAYESİ
Rivayetler çeşitli

Sütun hakkındaki en önemli rivayete göre; Mimar Sinan, Şehzadebaşı Külliyesi'ni yaparken Eyüp'ten Sarayburnu'na İstanbul'un geometrik merkezi hesaplanmıştır. Çeşitli ölçümlerden sonra orta noktanın Şehzadebaşı Külliyesi'ndeki Şehzade Mehmet Türbesi'nin yanına rastladığını belirlemiş ve oraya bir mermer sütun dikmiştir. Bu nokta bugün Şehzadebaşı ile Dedeefendi Caddeleri'nin kesiştiği noktadaki, Şehzadebaşı Camisi'nin dış duvarının köşesine rastlar. Güney ve doğu duvarlarının birleştiği bu noktada altı ve üstü demir millere oturtulmuş, böylelikle dönen yeşil somaki bir mermer sütun bulunmaktadır. Sütun, yol seviyesinin yükseltilmesi ve asfaltın sütunu kapatması sebebiyle artık dönmemektedir.

Bir rivayete göre, bu yeşil sütun oraya külliyenin inşasında konulmuş.
Şehzadebaşı Camii ve külliyesi hakkında hazırladıkları kitabı, yayınlama arefesinde olan caminin müezzini Temel Erbay’ dan edindiğimiz bilgiye göre;
Bizans döneminde o noktanın “İstanbul’un orta yeri” olduğunu gösterir bir işaret bulunmaktaymış. Mimar Sinan, külliyenin inşasında avlu duvarına isabet eden bu işaretin üstüne, yeşil bir sütun koydurtmuş. Böylelikle Sinan, önceden var olan bir işareti revize etmiş. Fakat yanına bu sütunun işlevini anlatan bir kitabe eklememiş.
Temel bey, yeşil sütunun avlu duvarına sonraki yıllarda konulmadığını, Şehzadebaşı Camii ve avlu duvarlarının 1987’ye kadar restorasyon geçirmemesiyle izah etmekte.
İşaret şu an neye işaret ediyor?
Tarihi kaynaklarda, şehre surlardaki kapılardan giriş yapanların, Ayasofya’da sonlanan bir ana yolu kullandıklarından bahsedilir. Bu antik yolun bir kısmının, bugün Vezneciler Caddesi olarak anılan yolun altında kaldığı biliniyor.
Acaba yeşil sütunun bulunduğu nokta, bu antik yoldan ulu mabet Ayasofya’ya ulaşmak isteyen ziyaretçilere, menzillerine varmak üzere olduklarını haber veren bir işaret taşı mıydı?
Osmanlı’ da mektepten kaçan gençler, burada buluşurlar mıydı acaba?
“bir şehrin orta yeri olmak” o yere ne kazandırırdı ki?
O sütunun İstanbul'un orta yeri olmaklığında hemen beş metre yanındaki Su terazisinin ciddi bir etkisi vardır. İstanbul'a suyun en verimli, en tasarruflu, en adil şekilde verilebilmesi için İstanbul'un ortasının hesaplandığı belirtiliyor. Malik Aksel'in Kültür Bakanlığından çıkmış bir kitabı vardır, ismi "İstanbul'un Ortası"
Galip Kapusuz İstanbul’un orta yerinden bildirdi, bu soruların cevabını merak etti ve bilen var mı, diye sordu
GYY'nin cevabı: O sütunun İstanbul'un orta yeri olmaklığında hemen beş metre yanındaki Su terazisinin ciddi bir etkisi vardır. İstanbul'a suyun en verimli, en tasarruflu, en adil şekilde verilebilmesi için İstanbul'un ortasının hesaplandığı belirtiliyor. Malik Aksel'in Kültür Bakanlığından çıkmış bir kitabı vardır, ismi "İstanbul'un Ortası"

KAYNAK : http://www.dunyabizim.com/index.php?aType=haber&ArticleID=3075

Derleme @seyyaherol - Erol Kara








Şehzadebaşı 1942
vefa semti, istanbul, seyahat, geziyorum

Yorum Gönder

0 Yorumlar
*Yorumlar Editör tarafından incelenmekte olup, spam mesajlar dikkate alınmaz. Engellenir.*

Top Post Ad

Below Post Ad