İstanbul tarafı olarak da adlandırılan Şehzadebaşı semtinde ilk sinema salonu, sanat ve eğlencenin iç içe yaşandığı tarihi semt olan Direklerarası’nda, Şehzadebaşı Caddesi, 87 numarada, eskiden Fevziye Kıraathanesi olan yerde, 19 Mart (kimi kaynaklara göre 16 Mart) 1914 tarihinde Emperyal adı ile açılmıştır. Adının Beyoğlu sinemalarından ilham alınarak koyulduğu tahmin ediliyor. Kısa bir süre sonra Milli Sinema adını alan mekânın işletmecileri Murat ve Cevat Boyer olarak geçer (Gökmen, 1991: 11-68). Burası aynı zamanda Türkler tarafından işletilen ilk sürekli sinema salonudur. Ardından Güneş, Felek ve son olarak 1930’da Türk Sineması adını alacaktır. Aynı yıl kapanan Türk Sineması’nın sahibinin Fatma Muazzez Hanım olduğu görülüyor (Gökmen, 1991: 39). 30’lu yılların sonuna doğru yıkılarak boş arsa haline getirilmiştir (Evren, 2015: 36) Arsası 1958’de istimlak edilmiş, halen yol olarak kullanılmaktadır (Gökmen, 1991: 22).
Şehzadebaşı’nda açılan ilk sinema olan Emperyal’in tarihine baktığımızda, daha önceki adıyla Fevziye Kıraathanesi’nde düzenlenen sinema gösterilerinin önemli olduğunu düşünüyorum. Söz konusu kıraathaneye dair Burçak Evren’in yazdığı bir makale, mekân hakkında bize geniş bilgiler vermekte:
Damat İbrahim Paşa Sebili’nin karşısında, Meczup Osman Baba Türbesi’nin arkasında, Şehzadebaşı Caddesi ile Fevziye Caddesinin bitiştiği köşede yer alan Fevziye Kıraathanesi; döneminin bir çeşit kültür-sanat merkezi işlevini üstlenen, edebi metinlerde adından söz ettiren ve tüm saygın sanatçılarını ağırlayan popüler bir mekân olma özelliğini taşıyordu. 1880’lerde faaliyete geçen, en parlak devrini 1855 ile 1900 yılları arasında yaşayan kıraathane, 1930’lara kadar varlığını sürdürmüş, sonrasında yıkılarak bir arsaya dönüştürülmüştür (Evren, 2005: 36).
Damat İbrahim Paşa Sebili’nin karşısında, Meczup Osman Baba Türbesi’nin arkasında, Şehzadebaşı Caddesi ile Fevziye Caddesinin bitiştiği köşede yer alan Fevziye Kıraathanesi; döneminin bir çeşit kültür-sanat merkezi işlevini üstlenen, edebi metinlerde adından söz ettiren ve tüm saygın sanatçılarını ağırlayan popüler bir mekân olma özelliğini taşıyordu. 1880’lerde faaliyete geçen, en parlak devrini 1855 ile 1900 yılları arasında yaşayan kıraathane, 1930’lara kadar varlığını sürdürmüş, sonrasında yıkılarak bir arsaya dönüştürülmüştür (Evren, 2005: 36).
Burada Evren, 1930’lara kadar varlığını sürdürmüştür derken, binanın fiziki yapısından bahsediyor. Zira kahvehane olan bina 1914’te sinemaya dönüştürülüyor, adı öncelikle Emperyal, sonrasında Milli, Güneş, Felek ve son olarak Türk olarak değişiyor.
Kıraathanenin Türk sineması açısından önemini ise şöyle açıklıyor Evren:
Fevziye Kıraathanesi’nin müzik, edebiyat dallarında olduğu kadar Türk sinema tarihi açısından önemli bir yeri vardır. Bu önemi, canlı görüntüler olarak tanımlanan sinematograf’ın ilk gösterildiği mekânlardan biri olmasından gelir. Bilindiği gibi Türkiye’de halka açık ilk sinema gösterisi, Pera’nın (Beyoğlu) Cadde-i Kebir’de, (günümüz İstiklal Caddesi) Galatasaray dönemecinde Avrupa Pasajı’nın tam karşısındaki Sponek Birahanesi’nde oldu. Bu ilk gösteri birkaç hafta sonra Concordia Tiyatrosunda (günümüz Saint Antuan Kilisesi’nin bulunduğu yer) yinelendi. Andan sonra da, Ramazan ayında İstanbul’un karşı yakası olarak tanımlanan muhafazakâr kesimin yoğun olarak yaşadığı Şehzadebaşı’ndaki Fevziye Kıraathanesi’nde yapıldı.
Yeni icat sinemanın Şehzadebaşı’nda Fevziye Kıraathanesi’nde yer bulması birçok açıdan önem taşır. Şehzadebaşı, ya da daha geniş bir tanımlamasıyla İstanbul’un Müslüman kesiminin yoğun olduğu karşı yakada, ilk dönemlerde, kimilerinin “günah” ve de “ayıp” olarak karşı çıktığı canlı görüntülerin, özellikle geleneksel Osmanlı dramatik sanatlarının (ortaoyunu, karagöz, tuluat vs.) icra edildiği bir ortamda gösterilmesi ve ilgi görmesi oldukça önemlidir. Özellikle bu gösterinin Ramazan ayında olup, geleneksel Ramazan eğlencelerinin içinde yer bulması, sanıldığı gibi her yeni icada karşı olma yanılgısını geçersiz kılıp, kimi ön yargıları kırması açısından da düşündürücüdür.
Şehzadebaşı Sinemalarının önü resimli kitapların kapış kapış olduğu yıllardı. Okullar tatil olduğunda sinemanın önü ana baba gününe döner Teksas satanlar,Tommiks alanlar, Zagoru okuyanlar…
Bir günde okunan kitaplar ertesi sabah sinemanın önüne getirilerek satılıyor,alınan yeni kitaplarla evlere dağılıyorduk.
Evlerde televizyon yoktu. Radyo ise genellikle haberlerde açılırdı. Ana ve babalarımız radyoda ki arkası yarın programlarını dinler bizlere; "hadi oğlum artık ders çalış" dediğinde Tarih veya Türkçe kitaplarını açıp arasına Teksas veya Tommiksi yerleştirip sessizce okumaya başlardık. Böylece ana ve babamızı aldatıyor sanki ders çalışıyormuş havasını yayıyorduk.
Şehzadebaşı Sinemalarının önü resimli kitapların kapış kapış olduğu yıllardı. Okullar tatil olduğunda sinemanın önü ana baba gününe döner Teksas satanlar,Tommiks alanlar, Zagoru okuyanlar…
Bir günde okunan kitaplar ertesi sabah sinemanın önüne getirilerek satılıyor,alınan yeni kitaplarla evlere dağılıyorduk.
Evlerde televizyon yoktu. Radyo ise genellikle haberlerde açılırdı. Ana ve babalarımız radyoda ki arkası yarın programlarını dinler bizlere; "hadi oğlum artık ders çalış" dediğinde Tarih veya Türkçe kitaplarını açıp arasına Teksas veya Tommiksi yerleştirip sessizce okumaya başlardık. Böylece ana ve babamızı aldatıyor sanki ders çalışıyormuş havasını yayıyorduk.
Turan Sineması - Üç Film Birden |
Şehzadebaşı Sinemalar Caddesi |
Şehzadebaşı Caddesi ve Kulüp Sineması |
Yazlık Sinemalar Atatürk Bulvarı üzerinde Bulvar Sineması |
Social Plugin