Sitemizde aramak istediğiniz konuyu

Mini Banner

                                               "

Vefa Semti, İstanbul ve Vatanın Her Yerinden

Kudüs.. Bugün Türklerin Olmuştu

Kudüs... İnsanlık tarih boyunca paylaşılamayan şehir olarak kaldı. 

Ve kıyamete kadar da bu gidiş devam edecek.
Kudüs bahtsız bir şehir. Öksüz bir şehir..
Anlaşılamayan şehir.. 
Kadim şehir Kudüs, üzerinde yaşayan topluluklar tarafından tarih boyunca “Jerussalem”, “Yerushalayim”, “Beytü’l-Mukaddes”, “el-Kuds”, “Kuds-i Şerif” olarak anılmış, şehir...
“Gökte yapılıp yere indirilmiş,” şehir
“bereketlendirilmiş” toprağın adı Kudüs, 
Peygamberler şehri Kudüs...
Hz. İsa (as)'ın memleketi
Hz. Musa’nın (as) alın teri
Hz. Yakup’un (as) gözyaşı
Hz. Zekeriya’nın (as)  kanı 
Hz. Davud'un (as), Hz. Süleyman (as) mal varlığı
Miraç’ta, Kâinatın Serveri Hz. Muhammed Mustafa’nın (sav) varlığı ile şereflenen şehir
Kudüs İslam'ın ana şehirlerinden üçüncüsü, tüm dünya dinlerinin yaşam sürdüğü yer..
Paylaşılamayan şehir.
Kudüs biz Müslüman Türklerin kutsallarından biri.
Memluklulardan, Selçuklu Türklerine ardından Barbar ve Gaddar Haçlıların ardından 9. Osmanlı Padişahı, 88. İslam Halifesi, Hâdim'ul-Harameyn'uş-Şerifeyn (Mekke ve Medine'nin Hizmetkârı) Yavuz Sultan Selim Han hazretlerinin bir kez daha feth etmesiyle 400 yıl Müslüman Türklerin (Osmanoğulları) hizmetine vakıf olmuştu.
Türkler, tüm hakimiyetlerinde olduğu gibi, 400 yıl kanının son damlasını dahi feda edecek şekilde Yahudi ve Hristiyanların barbarca düzenlerini ortadan kaldırmış, Filistin halkına o karanlık günleri unutturmuş, refahın ve insanca idarenin zevkini yaşatmıştı. 
Ta ki, bir takım bozma Filistinlinin ve daha sonra buraya yerleşen Yahudilerin türlü entrika ve hileleriyle Türklere ihanet etmesine kadar..
30 Aralık 1517 de feth edilen mübarek Kudüs 30 Aralık 1917'de hain ve işbirlikçi Yahudi, Hristiyan ve bir kısım mülteci Müslümanın ve bunların tahriklerine gelen öz Filistinlilerin bir kısmı ile İngilizlerin dolayısıyla Yahudilerin eline geçmiş, kadersiz ve öksüz olarak kaderini yaşamaya devam etmektedir. 
Bu topraklar artık savaşlar, didişmeler, suikastlar, gerginliklerin ve aynı zamanda uydu devletlerin merkezi oldu.
Bugün 30 Aralık günü Kudüs'ün fethini ve elimizden çıkışı anımsatırken yazımıza Yavuz Sultan Selim'in hanın Kudüs fermanını ekleyerek son verelim.
Diyelim ki, Kudüs tekrar Müslüman Türklerin Olsun..
Yavuz Sultân Selim, Kudüs sahrasında iken, hem Ermeni taifesine ve hem de Rum Patriği Atalye’ye fermanlar vermiştir. Aşağıda Osmanlı Arşivindeki Rumlara verilen ferman yer almaktadır
"Emr-i Şerifim mûcebince her kim bir gayrı şekle giderse ve bozarsa, Allah Te`âlânın kılıncına uğrasun. Nişan-ı Şerif-i Alişân-ı Sâmî-i Sultâni Ve Tuğrây-i Garrây­ı Cihan Sitân-i Hâkân-î bil- Avn'ir-Rabbânî ve'l-men'ni's-Sübhânî hükmü oldur ki; avnillâhi Teâlâ ve Resûlihi, Kudüs-i Şerif'e gelüb mâh-i Safer-ül Hayr'ın 25. gününde feth-i bab olunub Ermeni tâifesine patrik olan Serkiz nâm râhib cümle ruhbân ile maa reâyâ ve berâyâ gelüb atâ ve in'âmımdan ricâ ve temen­nâ kılmışlardır. Kadimen meşrûtaları olub uhdelerinde olan ke­nise ve manastır ve sâir ziyâretleri ve içerüde ve taşrada vâki kenise ve ma'bedhâneleri kadimden zabt ve tasarruf edegel­dikleri minval üzre Ermeni tâifesine patrik olanlar zabt ve tasarruf eyleyeler.
Hazret-i Omer (Radıyallahu Anh) Hazretlerinin olan Ahidnâme-i Hümayun ve merhûm melik Selâhaddin zama­nından beri verilen evâmir-i şerifeler mûcebince zabt ve tasar­ruflarında olan Kamame ve Beytüllahım mağara ve şimal ta­rafındaki kapu ve kenise-i kübrâları, Mar-Ya'kub ve Deyr'üz ­Zeytun ve Habs'ül-Mesih ve Nablüs ve keniselerine tâbi' hem­milletleri olan Habeş ve Kıbtî ve Süryanî milletleri, Mar Ya'kub keniselerinde mütemekkin olan Ermeni patrikleri tarafından zabt ve tasarruf olunup âher milelden min ba'd bir ferd müdâhele etdirilmemek babında bu Nişân-ı Hümâyûn-ı saâdet-makrûnımı verdim.
Buyurdum ki; mûcebince amel olunup, zikrolunan Kenise-i Kübraları, Mar Yakub'da mütemekkin olan Ermeni Patrikleri içerüde ve taşrada vâki olan keniseleri ve manastırlar ve sâir ziyâretgâhları ve kendülerine tabi milletleri ve yamakları olan Habeş ve Kıbtî ve Süryâni milletleri âyinleri üzre zabt ve tasar­ruf eyleyüp vâki olan umurlarına ve azl ve nasb ve sâir vakıfla­rına müteallik hususlarına ve mürd olan metropolid ve pisko­pos ve ruhban ve papaz ve yamaklarının ve sâir Ermeni tâiesi patriklerinin zabt ve tasarruflarında olan kenise ve manastır ve ma'bed ve sâir ziyaretlerinin ve kendülere tâbi hem milletlerine ve yamaklarına âher milelden min ba'd bir ferd müdâhele eylemeyüb ve Kamame ortasında vâki olan türbesi ve Kudüs-i Şerif taşrasında Meryem Ana Makberesi ve Hazret-i İsa (Aleyhisselam) doğduğu Beytüllahm mağara ve şimal tarafında olan kapunun miftahı ve içerüde Kamame kapısında iki şamdan ve kandilleri ve türbe kapısında ve içerisinde olan kandilleri ve yaktıkları şem ve buhurları ve kamame içinde âyinleri üzre nâr-ı şem’ zuhu­runda kendülere tâbi olan hem milletleriyle türbe dâhiline gi­rüb ve havalisinde devr etmeleri ve kapu içerüsinün zir ü bâ­lâsı ve iki penceresi ve içerüde olan ma'bed ve ziyâretleri ve su kuyusu ve Kamame havlusunda vâki Mar Yuhanna Keni­sesi ve taşrasında Mar-Yakub kurbünde vâki Habs'ül Mesih ve sâir manastırları ve makberelikleri ve medfenleri ve Beytülla­hın mağara kurbünde olan odaları ve misâfirhâneleri ve bağ ve bağçe ve zeytünlükleri ve bilcümle zikrolunan kenise ve ma­nastır ve ma'bed ve ziyâretgâhları ve kendülerine tâbi hem mil­letleri ve sâir emlâk ve tevâbi-i kadimeleri tayin olunduğu üzre Ermeni tâifesi ve patrikleri zabt ve tasarruf eyleyüb ve kenise­lerine ziyârete gelen Ermeni taifesi zemzem tabir olunur su üze­rine ve panayırlarına ve sâir ma'bed ve ziyaretlerine vardıkla­rında ehl-i örf tâifesinden ve âherden min ba'd bir ferd dahl ve taarruz eylemeyüp ba'del-yevm vech-i meşrûh üzre verilen Nişân-ı Hümâyûn-ı saadet-makrûnum mûcebince amel olunub âher milletten bir ferdi müdâhele ettirmeyüb ol-babda evlâd-ı emcâdımdan veyahud vüzerây-i izâmımdan ve sulehây-ı kirâ­mımdan ve kadılardan ve beğlerbeği ve sancak beği ve mîr-i mîrân ve voyvodaları ve beytülmal ve kassâm adamları ve su­başıları ve zuamâ ve erbâb-ı tımar ve mutasarrıfın-i emvâl ve sâir kapum kullarımdan ve gayriden muhassalâ vazî’ ve refî’ ve kebirden hiçbir ferd-i efrâd-ı âferideden kâne men kân vechen min'el-vücûh ve sebeben mine'l-esbâb dahl ve taarruz kılmayub tebdil ve tağyir eylemeyeler. Her kim dahl ve taarruz ve tebdîl ve tağyir eder ise, indellâhil-Melik-il-Mu’în zümre-i müc­rimîn ve a'dâd-ı âsiminden ma'dûd olalar.
Şöyle bileler, hükm-i kişver-ktişâ ve tuğrây-ı garrây-ı âlem-ârâ ile mücellâ ve müzey­yen görenler mazmûn-ı meymûnın muhakkak ve fahvây-i hü­mâyunun musaddak bilüb alâmet-i şerife itimad kılalar.
Kütibe fi sene selâsin ve işrîne ve tis'amie Sahray-ı Kudüs-i Şerif (Kaynak: Yavuz Sultân Selim’in Kudüs’teki Rum Patriğine Verdiği Hak ve Hürriyetler Fermanının Sureti (Osmanlı Arşivi, Kilise Defteri, No: 8; Ermenilere verilen sureti için bkz. Osmanlı Arşivi, Kamil Kepeci Tasnifi, Evâmir-i Maliye Kalemine Tabi Piskopos Mukataası Kalemi, No: 2539, sh. 2).) 
vefa semti, istanbul, turizm, seyahat, geziyorum

Yorum Gönder

0 Yorumlar
*Yorumlar Editör tarafından incelenmekte olup, spam mesajlar dikkate alınmaz. Engellenir.*