Serhat şehrimiz Kars başta olmak üzere Ardahan, Sarıkamış, Erzurum, Erzincan bu efsane adama çok şey borçlu.. Zaten soyadındaki "Karsıalan" bile çok söz ifade eder.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde sırtından vurularak şehit edilen bu kahraman cephede 9 ayrı kez kurşunlanmasına rağmen yedi canlı denecek kadar, ölüme meydan okumuştur.
Mecliste vurulma konusunda Ekşi Sözlük'ye yazan bir şahıs "Adı bugün çok az anılan, çok değerli bir askerdir. Katili Ali Çetinkaya gibi, akçeli işlerin, siyasi entrikaların adamı değildir, Halit bey, Halit bey'e yakışır bir biçimde kahpece sırtından vurulmuştur, çünkü yüzüne bakarak, onunla vuruşacak bir babayiğit yoktur." ifadeleriyle ondan bahseder.
Halit Karsıalan veya Deli Halit Paşa
1883 yılında İstanbul Eyüp'te dünyaya geldi. Babası, Kastamonu Taşköprü’nün Yazıköyünden Çerkez Ahmet Bey’dir.
1901 yılında girdiği Harbiye’den 1903’te teğmen oldu. 1908’de II. Meşrutiyet’in ilanından sonra Yemen’de görevlendirildi, rütbesi yüzbaşılığa yükseldi. Bundan sonraki bütün hayatı cephelerde geçmiştir.
1910 yılının Haziran ayında Trablusgarp Savaşı’na katıldı; 3 ay görev yaptı. Bu dönemde aynı cephede görev yaptığı “Kel Ali” lakaplı subay ile (Ali Çetinkaya) ile anlaşamadığı için Mustafa Kemal ve Enver Paşa’nın ortak kararı ile görev yerleri değiştirilmek zorunda kalmıştı.
Trablusgarp’taki görevinin ardından Balkan Savaşı’na katılmak üzere Çatalca’ya geçti; 1. Dünya Savaşı’nın ilanı üzerine Kafkasya Cephesi’nde görev aldı. Görevi,Osmanlı-Rus Savaşı sırasında Ruslar’a bırakılmış olan Kars, Ardahan ve Sarıkamış’ı geri almaktı. Dokuz günlük bir savaştan sonra 23 Aralık 1915’te Ardahan’a girmeyi başardı. Rütbesi bu başarısından sonra binbaşılığa, Çorum müfrezesi ile yaptığı hizmetlerden sonra yarbaylığa yükseldi.
10 Mayıs 1917’de Garbi Dersim Komutanlığına atandı; savaşın en önemli milis güçlerinden birisini kurdu; Dersimli süvari birlikleri ile Erzincan, Mamahatun ve Erzurum’u geri aldı. İslam Ordusu’nun 3. Fırka Komutanı olarak Ahıska’yı kuşattı. Mondros Ateşkes Antlaşması’nın imzalanması üzerine Ardahan, Kars ve Sarıkamış’ı tahliye ederek Tortum’a çekildi; İngilizler’in baskısı ile fırka komutanlığından alındı.
Ali Rıza Paşa kabinesi kurulduğunda 9. Kafkas Fırkası Komutanlığı’na atandı. Ermenistan üzerine yapılan harekâttaki başarısı nedeniyle rütbesi albaylığa yükseltildi.
Halit Paşa, Mondros Ateşkes Anlaşması’ndan sonra terhis edilmemiş olan ve Kâzım Karabekir Paşa komutasında bulunan 15. Kolorduda görev yaptı. Bölgede İslam Tümeni’nden kalan kuvvetlerin bir savunma çekirdeği haline getirilmesini sağladı. Erzurum Kongresi’nde Trabzon delegelerinin Mustafa Kemal’e karşı çıkmalarını, aldığı yıldırma tedbirleriyle önledi. 1920 yılının sonlarında Kars ve Sarıkamış’ı, 1921’de de Ardahan’ı düşman işgallerinden kurtardı. Soyadı Kanunu çıktıktan sonra ailesi bu nedenle “Karsıalan” soyadını almıştır.
Gümrü Anlaşmasından sonra Batı Cephesinde görev verilen Halit Paşa, Sakarya Savaşı’nda 12. Gruba komuta etti. Bu sırada gösterdiği cesaretten ötürü “Deli” lakabıyla anılmaya başlandı. Özellikle cephenin biraz gerisinde yüksekçe bir yere oturup tabancalarını dizlerine koyarak “Geri çekileni vururum” mesajı vermesi ve birkaç sefer geriye kaçan askerler üzerinde bunu bizzat uygulamasıyla ün yaptı. Büyük Taarruz’da Kocaeli Grubu komutanlığı yaptı ve yaptığı mezalimi ile ünlü Yunan 11. Tümenini Komutanı General Krokodeilos Kladas ile beraber esir aldı. Büyük Taarruz’dan sonra rütbesi tümgeneralliğe yükseldi.
İkinci Büyük Millet Meclisi’ne Ardahan milletvekili olarak katıldı. 9 Şubat 1925′te meclis koridorunda, sırtından tabancayla vurularak yaralandı ve 14 Şubat 1925’te hayatını kaybetti.
Meclis revirinde beş gün boyunca tedavisi süren Deli Halit Paşa, yaralıyken olmasa da ölünce hastaneye götürülmüş ve zatürre sonucu vefat edildiği tespit edilmiş.
İkinci Büyük Millet Meclisi’ne Ardahan milletvekili olarak katıldı. 9 Şubat 1925′te meclis koridorunda, sırtından tabancayla vurularak yaralandı ve 14 Şubat 1925’te hayatını kaybetti.
Meclis revirinde beş gün boyunca tedavisi süren Deli Halit Paşa, yaralıyken olmasa da ölünce hastaneye götürülmüş ve zatürre sonucu vefat edildiği tespit edilmiş.
Olayda, milletvekili Ali Çetinkaya ile arasında yaşanan bir arbede sonrasında patlayan bir silahla vuruldu. Paşayı kimin vurduğu kesin olarak anlaşılamadı. Ancak Ankara Savcılığı Halit Paşa’yı Ali Çetinkaya’nın vurduğu kanaatine vardı; bir nefs-i müdafaa halinde olduğunu kabul ederek bu olaydan dolayı kovuşturma yapılmaması kararı verdi
Cenazesi, İstanbul’un Eyüp semtinde evinin bahçesine defnedilmiştir. Mezarı daha sonra Ankara’da 1988’de açılan Devlet Mezarlığı’na taşındı.
Cenazesi, İstanbul’un Eyüp semtinde evinin bahçesine defnedilmiştir. Mezarı daha sonra Ankara’da 1988’de açılan Devlet Mezarlığı’na taşındı.
Kadirbeyoğlu Zeki Bey’in hatıralarında olaş şu şekilde bahsedilmektedir:(*)
Meclis’te bütçe müzakeresi cereyan ediyorken saat beşi on geçe salondan silah sesleri gelmeye başladı. İctima salonundan hemen fırladım. Üç silah daha atılmıştı. Arkadamdan Rüşdü Paşa haykırdı: “Nereye gidiyorsun?”. Ben hemen salona çıktım. Cümle kapısından salona elinde tabaca ile Avni Bey girdi. Merdivenin yanındaki şubeden de Kılıç Ali çıkarak, salonun duvar kenarına sürünerek belinden tabancasını çıkarmaya hazırlanıyor ve onu da şaşrıdığından beceremiyordu. Elimdeki bramlomu Avni Bey’e çevirerek, elindeki tabancasını bırakmasını söyledim. Bu sırada Rüşdü Paşa ile Muhtar Bey de yanıma gelmişlerdi. Avni Bey: “Aman ne yapıyorsun, bu tabanca benim değildir. Kapı aralığında kavga edenlerin elinden aldım” demesi üzerine Rüşdü Paşa oraya koştu. Kılıç Ali’ye de verdiğimiz işaret üzerine şubesine girmişti. Halid Paşa’da renk kalmamıştı. Ayakta sallanıyordu, hemen kendisini kucaklayıp yol sergisinin üzerine uzattık. Yararnın nerede olduğu henüz belli değildi.
Paşa seni kim vurdu? Dedim. Cevaben:
Kel Ali’yi altıma aldım, puşt Rauf üstümden bana ateş etti” dedi. Hemen yeleğinin düğmelerini çözdüm, bir de baktım ki, giydiği beyaz gömlek kızıl kana bulanmıştı. Güç nefes alıyordu. Gözlerini kapadı. Boynundaki kıravat çözülmüyordu. O sırada Rize Meb’usu Rauf yanımda peydah olmasın mı, rengi kaçmış endişeden titriyordu. Bana:
– Nasıl oldu? Demesine mukaabil,
– Vurduğun adamı bana mı sormaaktasın” dedim. Paşa’nın kendisi itiraf etti. Üzerimizde bir çakı olmadığı için, Rauf’a:
– Bıçağın varsa ver” dedim. Hemen bıçağı alarak kravat ve kolalı olan yakayı kestim. Rauf’da hemen gitti.
İki gün sonra da meclis’e gelen bir sorgu hakimi ifademize müracaat etti. Biz de cereyan eden hadiseyi olduğu gibi anlattık. Meclis de Rauf’u kurtarmak için Afyon Meb’usu Ali Bey, müdafaayı nef zımnında, “ben vurdum” diyerek hem kendini hem de Rauf’u kurtardılar. Asıl katil Rize Meb’usu Rauf’tur. Bu hadise de böylece kapandı.
****

İkinci hikaye seneler sonra anlatılır. Gülhane’de iki subay var. Bir dost meclisinde bahsettikleri meseleler bize kadar intikal etti. Fakat mesele tüyler ürpetici.
Subaylardan birisi Lebip Bey, diğeri Daim Bey.
Daim Bey, İsmet İnönü’nün yaveri. Muharebeler esnasında taarruzun şiddetinden beraber ahıra saklanmışlar. Köylüler kazma kürekle, düşmanı bir olup köyden çıkarmışlar. Bu hareket sonrası kahramanlık İnönü’ye kalmış. Daim Bey her hatırladığımda ve bu zaferden her bahsedilişinde içten içe gülüyorum diyor.
Diğer hikaye bizim konumuzla alakalı
Görgü tanığı bir Muhafız subayının dilinden Deli Hâlid Paşa’nın vurulma vakası:(**)
Ben, Çankaya’da muhafız alayındaydım. Bir gün iki üsteğmeni ayırdılar. O zaman ben üsteğmendim. Muhafız alayı kumandanı Albay İsmail Hakkı Bey emir verdi. “Yarın mecliste bütçe müzâkeresi olacak. Sen tabanca belinde, kürsünün bir tarafında ayakta bekleyeceksin” dedi. Öbür üsteğmen arkadaşıma da kürsünün öte tarafında ayakta beklemesini söyledi. Sonra bana, “Bahriye Vekili İhsan Bey kürsüye çıkarsa, kürsüde konuştuğu müddetçe, sen hep locaya bakacaksın. Locadan işaret geldi mi, tabancanı çekeceksin, İhsan Beyi kürsüde vuracaksın”; arkadaşıma da “Sen de, Hâlid Paşa’yı böyle vuracaksın” diye emir verdi.Tesadüfen o gün İhsan Bey hastalandı, meclise gelmedi. Hâlid Paşa kürsüye çıktı. Malûl gâzilerin maaşlarının artırılmasını müdâfaa ediyor; sert konuşuyordu. Adı üstünde Deli Hâlid. Kel Ali ekibi yuh diye bağırıyor, bir yandan da sıra kapaklarına vuruyorlardı. En sonunda “Para yok; bütçe müsâit değil” dediler.
Bunun üzerine Hâlid Paşa, “Ben Kars’ta Ermenilerden yetmiş araba mücevher alıp Ankara’ya gönderdim. Ne oldu bunlar?” dedi. Tam bu sırada işaret geldi. Arkadaşım tabancasını çekip Hâlid Paşa’yı vurdu. Hâlid Paşa, kürsüden yıkıldı. Fakat ölmedi. Kel Ali, kürsüye geldi. Kendi tabancasının dipçiğiyle Hâlid Paşa’ya vurmaya başladı. Hemen götürdüler. Birkaç gün sonra da öldü.
” Yemen, Trablusgarb, Kafkasya ve Sakarya cephelerinde çarpıştı. Kars, Ardahan, Erzurum ve Erzincan’ı kurtardı. 9 defa yaralandı. Gözü pekliği sebebiyle `Deli´ lakabını aldı. Cepheden cepheye gezdiği için evlenemedi. Dersim’de ailesini kaybetmiş üç çocuğu evlat edinmişti. Perhizkârdı. Vefatında cebinden 19 lira 35 kuruş çıktı.”
Dokuz kurşunlu Paşa nasıl öldü? (*)
Tartışmaları koridora taşındığı Meclis’te ilk kanlı oturum, dokuz düşman kurşunundan ölmeyen Halit Paşa’yı vurdu. Yemen’den Trablusgarp’a, Ardahan’dan Sakarya’ya kadar savaşıp 9 kez yaralanmıştı. Başında Sakarya hatırası kurşunu hayat boyu taşımış, düşmanın öldüremediği bu kumandanı bizim kurşunumuz Meclis’te öldürmüştü.
Öldüğünde 43 yaşındaydı ve cebinden Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın programıyla Malul Gaziler Cemiyeti’nin bir mektubu çıkmıştı. Cumhuriyet Meclisi’nin bu ilk silahlı çatışmasında Halit Paşa iki tabancasını birden ateşlemesine rağmen vurulmuştu. Yerde iki büklüm kıvranmış ve “Hergele Rauf beni arkamdan vurdu” diye inlemişti.
Halit Paşa’yı kim öldürmüştü? Lafını esirgemeyen ve asla baş eğmeyen bir askerdi ve adı “Deli”ye çıkmıştı. Meclis’te sivil asker tartışması koridorlara taştığında Halit Paşa, “Generaller hükümeti” diye bir tabir kullandın. Bu tabirle generallere hakaret mi etmek istedin?” diyerek Ali Bey’e (Çetinkaya) yüklenmişti. Ali Bey’in “Niçin generallere hakaret edeyim.” cevabı onu tatmin etmeyecek, şöyle diyecekti: “Askersin ama general değilsin. Neden paşalığa terfi edemediğini ben de senin kadar bilirim. Sana emri kumanda edenlere kinayeli laf atmaya sıkılmıyor musun? “Nurettin Paşa ara seçimlerde Bursa’da, “Halk Fırkası” adayı operatör Emin Bey’e karşı ezici bir ekseriyetle kazanmıştı. Halit Paşa “Bu mazbatayı reddederseniz hepimizin buradan tası tarağı toplayıp gitmemiz lazım gelir” demişti.
Halife gazileri yaşlı gözlerle dinlemiş ve Ankara’nın dikkatini çekmişti. Heyet daha sonra aslen asker olan ve omuz omuza dövüştükleri milletvekillerine ve Halit Paşa’ya dert yanmışlardı. Halk Fırkası rahatsızdı. Öğleden sonraki oturumda Halit Bey, Afyon milletvekili Ali Bey’e Nurettin Paşa’ya karşı Emin Bey’i neden desteklediğni soracak ve diyecekti ki: “Paşam sen hakikaten rahatsızsın.” Paşa “Seni dışarıda bekliyorum” cevabını vermişti. Gelmediğini görünce bu defa Müdafaa Encümeni odasından ona bir tezkere gönderecekti: “Seni düelloya davet ediyorum. Şahitlerini getirmeyi unutma.”
Ali Bey, Avni Rauf, Salih ve Kılıç Ali’ye gitmiş “Halit Bey sebepsiz köpürüyor, bana yardım edin” demişti. Kılıç Ali aracı olmuştu: “Ali Bey düello teklifinizi aldı. Kastı olmadığını size tekrar etmeye hazırdır.” Akşam ortalık sükunete kavuşmuş, “Fresko’nun Barı”nda bir araya gelip el sıkışmışlardı.
25 Kasım 1925 Pazartesi. Meclis’te malul gaziler için imza toplanmaktadır. Ali Bey diyecektir ki: “Paşa niçin bize itimat etmiyorsun. İşimiz sadece malul gaziler meselesi değildir.” Halit Paşa gruptan birkaç metre ileriye gitmiş, sonra geri dönerek müthiş bir hızla sağ ve sol cebinden iki tabanca birden çıkarmıştır: “Sizden evvel ben davranıyorum. Al sana Ali!” O anda bir mucize yaşanacak, Halit Paşa iyi nişancı olmasına rağmen hedefi bulamayacaktır. Ali Bey dehşete kapılıp elindeki çay bardağını düşürmüş, tökezleyerek yere çökmüştü. Halit Paşa, Ali Bey’i altına almıştı. Ancak Avni Bey’in müdahalesi sırasında tabanca ateşlenecekti. Kurşun Ali Bey’in yüzünü sıyırdığı anda bu defa Halit Paşa “Yandım” diyerek yana düşecekti. Yaralanan Halit Paşa “Beni Rauf vurdu” demektedir. Bir başka ihtimal ise Ali Bey’in Halit Paşa’nın altında kaldığı sırada onu vurmuş olmasıdır.
*****
Halit Paşa, savaşlardaki olağanüstü başarından dolayı Mart 1916’da Gümüş ve Altın Liyakat Madalyaları, 1917 yılında Gümüş ve Altın İmtiyaz Madalyaları, Üçüncü Dereceden Osmanlı Madalyası, Almanya, Avusturya – Macaristan ve Afganistan devletleri tarafından verilen çeşitli nişan ve madalyalar ile TBMM tarafından verilen İstiklâl Madalyası ile taltif edilmiştir. Yemen ve Trablusgarp’tan başlamak üzere, Balkan Savaşları, Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı’nın birçok cephesinde verilen her görevi üstün başarıyla tamamlamış olan cesareti, heyecanı, öfkesi ve atak tavırları ile yiğidin iyisi olan “Deli” lakabını kazanan Halit Paşa, halk tarafından unutulmamış, sıkça kahramanlık şiirlerinde zikredilmiştir. Örneğin “Kop Dağı” adlı şiirde ismi zikredilen Halit Paşa, bu şiir söylendikçe “Kop Savunması Kahramanı” olarak anılmaya devam edecektir:
Kop Dağı
“Tarihin kanlı hırsı parçalanmış bu yerde
Beyböğrek’in şölvesi aksetmiş çinilerde…
Seneler böyle geçti, o gün sarardı güller,
Koşuştu Kop Dağı’na vatansever gönüller
……….
Halit Paşa er gibi bu dağlarda savaştı,
Cephane kızakları, korkunç çığlıkları aştı,
Kan aktı derelerde, sular köpürdü taştı.
O günkü son şehitler toprakla kucaklaştı.
……..”
(Bayburtlu Osman)
Aynı şekilde Artvin, Kars, Sarıkamış, Erzurum, Yalova, Kocaeli, Burhaniye, Gemlik vb. pek çok yerde kaynak kişiler tarafından anlatılan hikâyelerde Halit Paşa efsanevi bir kahraman gibi anılmakta; sevilmekte, saygı ve hürmet duyulmaktadır. (***)
******
Soyadını aldığı Kars'ı alma olayı esnasında, aşık Nihani'ye vurun evlatlarım diye bilinen türküyü besteletmiştir. "ittihat ve terakki ve propaganda" meselesinde önemli bir anekdottur.
https://www.youtube.com/watch?v=gjmdpdkknhc
"karabağ'da düşman topu patlıyor
asker hücum etmiş kars'ı alıyor
hırsınan hasımımız çatlıyor
vurun evlatlarım allah aşkına
şehit olanımız cennet köşküne
atın arslanlarım allah aşkına
şehit olanımız cennet köşküne
kars'ın kalesinde yahni çölünde
asker ilerliyor gümrü yolunda
halit paşa önde tüfek elinde
vurun evlatlarım allah aşkına
şehit olanımız cennet köşküne
atın arslanlarım allah aşkına
şehit olanımız cennet köşküne
halit paşa der ki durmayın atın
düşmanın da kökü gelsin büsbütün
bozulmuş ordusu kaçıyor tutun
vurun evlatlarım allah aşkına
şehit olanımız cennet köşküne
atın arslanlarım allah aşkına
şehit olanımız cennet köşküne"
(*) (Ergun Hiçyılmaz, 2001)
(**) Taşköprülü Gurur Kaynaklarımız - Detaylı bilgi için : http://www.ekrembugraekinci.com/makale.asp?id=360
(***) Atatürk Ansiklopedisi - https://ataturkansiklopedisi.gov.tr/bilgi/halit-karsialan-pasa-1883-1925/
(****) Halit Karsıalan(Deli Halit PAŞA) - https://www.facebook.com/bendelihalit
(*****) Ekşi Sözlük - https://eksisozluk.com/halit-karsialan--1281643
Hoş geldiniz. Fikirlerinizi paylaşmanızdan mutluluk duyarız