Sitemizde aramak istediğiniz konuyu

Mini Banner

                                                   "

Vefa Semti, İstanbul ve Vatanın Her Yerinden

Kudüs Turu Anılarımızdan

Top Post Ad



Müftülüğe kayıt için gidiyorum

Sultangazi Müftülüğü
24 Şubat 2015 Sabahı müftülüğe giderek umre kaydım için gerekli pasaportu ve banka dekontunu verecektim.

Henüz erken olduğu için bilgisayarın başına geçtim ve haberlere bakarken posta kutuma düşen bir duyuru ile Diyanet İşleri Başkanlığı Hac dairesinin web sitesine baktım.

Ekranda Kudüs bağlantılı umre tırları başladığını görünce şok oldum.

Aylar önce Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'in sözünü ettiği Kudüs bağlantılı umre turu düzenlenmişti.

Tekrar tekrar okudum. Evet, Diyanet Kudüs bağlantılı umre turu düzenlemişti. Bir solukta duyuruyu okudum.

Kudüs bağlantılı umre turu düzenlenmişti ama Ramazan umre duyuruları açıklandığı için ben bu yıl olmaz diye düşünüyordum. Ve dün normal 4. tur umre kaydına parayı yatırmıştım.

Mescidi Aksa - özlemim

Bugün kayıtlar başlıyordu. Oysa daha dün umre için gereken belgeler nedir diye diyanetin sayfasına baktığımda bu konuda bilgi yoktu.

Allahu Teala'dan hayırlısını isteyerek müftülüğe doğru yola çıktım. Yolda , arabada kudüsten umreye mi yoksa sadece umre mi diye düşünmeye başladım. 14 günlük 3 kutsal şehirde ve çoğu yolda geçecek bir tur mu, 20 gün yetmez ama doya doya bir umre mi..

Çelişkide kaldım.

Hem parayı yatırmış ön kaydımı yapmıştım.Hem de değişiklik yapmayabilirlerdi.

Sistem buna imkan vermeyebilirdi.

Kudüs turuna mı çevirsem normal kaydımı mı yaptırsam diye defalarca yol boyu düşündüm. Rabbime sığındım. Yol göstermesini diledim. Bir yanda 20 gün doya doya umre bir yanda ilk kez göreceğim ilk kıblemiz ve yıllarca merak ettiğim, gitmeyi çok arzuladığım Kudüs turu..

Yusuf Sarıkaya
Sultangazi müftülüğünden içeriye girdiğimde heyecanım artmış, kararsızlığım had safhadaydı. Müftü beyi (Yusuf Sarıkaya) gördüm. Müftülük Şefi Mustafa Kabataş beyle oturuyordu. İzin isteyerek yanlarına girdim.Müftü beyin ilerlemiş yaşıyla bana doğru yönü göstereceği ümidiyle danıştım.

Hiç düşünmeden Kudüs turuna katılmamı, çok faydalı olacağını anlattı. Mustafa beyde bu sözleri destekledi.Gerçi haberi kimse duymamıştı. Diyanetn sitesine girerek konuyu incelediler. Çok faydalı olur dediler.

Danışmak sünnet olduğuna ve iki tecrübeli kişi bu konuda bana tavsiyede bulunduğuna göre Kudüs turuna karar verdim. Ama ya ilk kaydım diye sordum. Arkadaşlarımız yardımcı olabilir, dedi, Müftü bey..

Tur değişiklik dilekçesi
Gerçekten oldular. Bir dilekçe yazarak bankaya yönlendirdiler. Fiyat farkını döviz bürosundan temin ederek Kuveyttürk Şubesinden paramı yatırdım.

Evrakları, banka dekontunu , paspaortumu müftülüğe teslim ederek ilk hareket tarihi olarak söylenen 15 Nisan 2015 gününü beklemeye başladım.

Cumhuriyet tarihinde devlet tarafından, Diyanet tarafından düzenlenen bu turun ilk yazılanı olma şerefini bana bahşeden Allah-u Tealaya hamd ederken, buna vesile olanlara da teşekkürlerimi sunuyorum.

İnşaallah hakkımda hayırlı olur. Gitmeyenlere, gidecek olanlara aktarabileceğim güel bir anı olarak bu siteye yazmakta nasip olur.


Hayır dualarınızı beklerim İlk Kudüs turuna yazılan vatandaş olarak haberlerdeyim
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Kudüs bağlantılı umre turunun haberini alan vatandaşlar heyecanla müftülüklere koştu.
İlk Kudüs bağlantılı umre kaydını da İstanbul'daki Sultangazi Müftülüğüne müracaat eden Erol Kara adlı bir vatandaş yaptı.
Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından ilk kez düzenlenen 2014-2015 yılı umre organizasyonları kapsamında, 3 gün veya gece Kudüs- 4 gün veya gece Medine-7 gün veya gece Mekke olmak üzere Kudüs bağlantılı toplam 14 günlük umre programı dün akşam saatlerinde açıklandı.
Bugün medyadan böyle bir turun düzenlendiğini duyan vatandaşlar heyecanla müftülükleri telefonla arayarak ya da müftülüklere bizzat giderek konu hakkında bilgi almaya başladı.



2014-2015 yılı umre organizasyonları kapsamında 4.tur umre kaydı için Sultangazi müftülüğüne gelen bir vatandaşta verilen bilgi üzerine Kudüs bağlantılı umre turuna katılmak için müracaatı ilk yapan vatandaş oldu. Umre için kaydını yaptıran Erol Kara "Yıllarca bir hayalimdi. Kudüsü, ilk kıblemiz Mescidi Aksa'yı, Hazreti Süleyman aleyhisselamın mabedini, Miracta Peygamber aleyhisselamın Burak'a bindiği o kayayı görmeyi çok istiyordum. Bu benim için büyük bir nimet oldu. Kayıt olduğum 20 günlük umre programını değiştirip 14 günlük bu tura katıldım. Çok mutluyum. Müftülük çalışanları da bu konuda çok yardımcı oldular. Hepsine teşekkür ederim" dedi.
Kudüs bağlantılı umre seyahatinin 1.tur kayıtlarının 16 Mart günü 160 kişilik kontenjanla son bulacağı bu tür seyahat için 6 tur planlandığı müftülük yetkililerince belirtildi.

http://www.yeniakit.com.tr/haber/kudus-baglantili-umre-kaydina-buyuk-ilgi-53833.html

18 Nisan 2015 saat 13:00 sularında Eriha'nın merkezinde yediğimiz yemek Filistin topraklarında yediğimiz son yemek. Yanımızda bir şeyler varsa atıştıracağız. Yoksa Ürdün havaalanında belki atıştıracak bir şeyler bulacağız yoksa Mekke'ye kadar kendimizi tok tutmak zorunda kalacağız. Sabah 3 buçukta uyandıktan sonra sanıyorum yine Mekke'deki otele varana kadar uykusuzluk arkadaşımız olacak.Erihadan çıkarak geldiğimiz yoldan geri dönüyor ve yine çöle doğru gidiyoruz. Yolu devamla tekrar az önce uzağından geçtiğimiz yere benzer bir yerde tekrar duruyoruz. Ama inmiyoruz. Yine "şu" diye gösterilen yere bakıyoruz.
Herhalde görevlilerin vicdanları mı el vermedi yoksa tepkileri susturmak için mi ne Lut Gölünü bir kez daha gösteriyorlar. "Lanetli yerlerden çabuk geçmek gerekir" sözüne istinaden otobüslerden inmeden transit geçip gidiyoruz.
Saat 15:40 ı gösterdiğinde Hazreti Musa aleyhisselamın Makamı ve Külliyesi denilen yerde otobüslerden iniyoruz. Önce abdest alıp çölün orta yerinde ve etrafında yerleşim yeri bulunmayan bu garip yere giriyoruz. Musa aleyhisselam garip bir hayat yaşamıştı. Burası da öyle idi.
Külliyesi ve Makamı bütün sıcaklığıyla bizleri karşılıyor. Hz. Musa'nın kabrinin örtüsünden Kabe kokusu yayılıyor, gönüllerimiz kaynıyor. İki rekat mecdi namazı kılıp makamı olan yerde dualarımızı ediyor ve dışarıya çıkıp otobüslere biniyoruz.
Bir peygamberimizin daha makamını görmeyi lutf eden Allah-u Tealaya sosuz şükürler ederek tekrarını nasip etmesini diliyoruz.
İstikametimizde Tel aviv havalanı var. Mekke'ye gidiyoruz. Filistin'li, Kudüs'lü, rüya gibi bir gezi artık gerilerde kalıyor



Kudüs turuyla ilgili haberler gazetelerde bir gün sonra çıkmıştı .İşte bu tarihi olayla ilgili medya olayı şu şekilde aktarıyordu

"Cumhuriyet tarihinde ilk kez devlet tarafından yapılan umre ibadetine Kudüsün eklenmesi çok önemli bir gelişme olarak söylenmektedir.

DİYANET İşleri Başkanlığı’nın umre hizmetleri için aldığı karara göre, kutsal topraklara yapılacak ziyaretler, Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa’dan başlayacak.

Bu umre turları için kayıtlar, 24 Nisan itibariyle başladı. İlk kafile, 15 Nisan’da İstanbul’dan hareket edecek. Vatandaşlar 3 gün Kudüs’te, 4 gün Medine’de ve 7 gün Mekke’de kalacaklar. Kayıt yaptırmak isteyenlerin il veya ilçe müftülüklerine müracaat etmeleri gerekiyor.

ZİYARET PROGRAMI


Kudüs programında Mescid-i Aksa başta olmak üzere Hz. İbrahim, Hz. İshak, Hz. Yakup’un kabirlerinin bulunduğu külliye, Hz. Davut’un kabri ile Selman-ı Farisi ve Rabiat’ül Adeviyye’nin kabirleri ziyaret edilecek. Kudüs’e yapılacak ziyaretlerde Mahmudiye Camisi, Hz. Ömer Mescidi gibi önemli kutsal mekânlar da ziyaret programına eklendi.

ESKİDEN DE VARDI

27-28 Aralık’ta yapılan, ‘2014 Hac Değerlendirme Toplantısı’nda ziyarete ilişkin ilk bilgiyi veren Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, geçmişte Kudüs’ün umre programının bir parçası olduğunu, bugün de çalışmaların yürütüldüğünü ve yakın zamanda umre programına Kudüs’ün de ekleneceğini belirtmişti.

İSRAİL’DEN OLUMLU YANIT

Diyanet İşleri Başkanlığı yetkilileri, Kudüs’ün umre programına alınması konusunda temas kurdukları İsrail makamlarından olumlu yanıt aldıklarını belirterek şu bilgileri verdi:  “İsrail kişiye özel vize uyguluyor. Vizeyi alan vatandaşlar için umre programına Mescid-i Aksa da eklenecek. Kudüs, Osmanlı döneminde umre programındaydı, ancak Türkiye Cumhuriyeti’nde bu uygulama ilk olacak.”




Kudüs Gezi Programı 2015

1. Gün/ İstanbul-Telaviv-Kudüs

Tel Aviv Ben Grurion Havalimanı’na varış
Pasaport ve gümrük işlemleri, bagajların alınması
Rehber ve şirket sorumluları tarafından karşılanma ve otobüslere yerleşme
Yafa’ya transfer, Mahmudiye Camii’nde öğle Namazının kılınması ve Öğle Yemeği
Kudüs’e transfer, Otele yerleşme ve Akşam Yemeği
Akşam ve Yatsı Namazları için Mescid-i Aksa’ya hareket
Otele geri dönüş ve Konaklama

2. Gün / Kudüs

Sabah Namazı için Mescid-i Aksa Camiine gidiş ve otelimize dönüş. Otelde kahvaltı
Zeytin Dağına hareket ve Selman-ı Farisi, Rabiatül Adeviyye hazretlerinin kabir ziyaretleri
Hz. İsa’nın gökyüzüne yükseldiği yer olarak inanılan yerin görülmesi
Zeytin dağından eski Kudüs şehrinin ve Mescid-i Aksa’nın panoramik olarak görülmesi
Öğlen namazı için Mescid-i Aksa’ya hareket
Öğlen yemeği otelimizde ve ardından Zion tepesine gidiş, Hz. Davud’un kabrinin ziyaret edilmesi
Eski Kudüs’te Hz. Ömer Camiinin ziyaret edilmesi, Hz. İsa’nın çarmıha gerildiğine inanılan yerin görülmesi
Akşam ve yatsı namazları için Mescid-i Aksa’ya gidiş namazın ardından otelimize dönüş
Akşam yemeği ve geceleme otelimizde


3. Gün / El Halil – Beytlahem – Eriha


Sabah Namazı için Mescid-i Aksa Camiine gidiş ve otelimize dönüş
Erken alınacak kahvaltının ardından El Hail şehrine hareket
Hz. İbrahim, Hz. İshak, Hz.Yakup (a.s) peygamberimiz ve zevcelerinin kabirlerinin bulunduğu külliyenin ziyareti
Beytlahm’e transfer ve Hz İsa’nın doğduğu yer olarak inanılan yerin görülmesi
Eriha şehrine hareket, öğle namazı, öğle yemeği
Lut kavminin helak edildiği yer olan Lut gölünün (Ölü Deniz) görülmesi
Hz. Musa’nın kabrinin bulunduğu külliyenin ziyaret edilmesi
Kudüs’e geri dönüş
Akşam yemeği ve geceleme otelimizde

4. Gün / Tel Aviv – İstanbul

Sabah Namazı için Mescid-i Aksa Camiine gidiş ve otelimize dönüş
Otelimizde sabah kahvaltısının alınması
Türkiye’ye dönüş için Telaviv havalimanına transfer
Güvenlik, check’in ve pasaport işlemleri
Türkiye’ye dönüş
Kudüs'ten Umre seminerinde buluştuk
11 Nisan 2015... Ve seminer günü geldi. Birlikte gideceğimiz görevlileri, kafile yada grup başkanlarını ve yol arkadaşlarımızı göreceğimiz seminer için 2 araç değiştirerek ve 1 saat 35 dakikalık yolu aşarak Kudüs bağlantılı toplam 14 günlük umre için bilgilendirme seminerine katılmak üzere Yenibosna semtinde bulunan Selçuk Hatun Camine geldim.

İlk önce mescidin sahibine yani Allahü teâlâya
tazim ve hürmet için iki rekat Tehıyyet-ül-mescid namazı kılarak bir tarafta toplanmış bulunan bir kaç kişinin yanına doğru selam vererek yaklaştım.

Daha sonraları cami imamı ve grup hocası olacağını öğrendiğim İbrahim Tunç hoca bir kenarda duran çantalardan siyah olanından bir tane almamı istedi.

Seminer programı Kafile başkanı Kartal ilçe
vaizi Selman Oktay Aktürkoğlu‘nun konuşmasıyla başladı. Aktürkoğlu ilk kez yapılan bu turun bundan sonrakilere örnek teşkil edeceğini, bunun hem Türkiye için hem Diyanet İşleri Başkanlığı açısından çok önemli olduğunu vurgulayarak bilgiler verdi.

İbrahim Tunç Anlatıyor
Kudüs'ten umreye yapılacak yolculuğa çıkacak olan 80 kişilik ilk kafilenin 15 Nisan 2015 günü saat 06:45 de İstanbul Atatürk havaalanından hareket edeceğini söyleyen Aktürkoğlu aynı gün ikinci kafilenin de öğleden sonra hareket etmesiyle yaklaşık 160 kişinin Kudüs’ten umreye gideceğini belirtti

Umre öncesi yapılması gerekenleri anlatan Aktürkoğlu konuşmasında umreye gidenlerin Müslümanların temsilcisi olduklarını unutmamaları gerektiğini, umre seyahatinin asıl mahiyetinin ibadet olduğunu, bu kutsal yolculuğa isteyenlerin değil ancak seçilmiş ve davet edilmiş olanların çıkabileceği konusuna vurgu yaparak, ziyaret edilecek üç mescidden biri olan Kudüs’e gidecek olanların çok şanslı olduğunu söyledi.

Projeksiyon destekli bilgilendirme
Konuşmasına  "umreye gidecek olan kardeşlerimizin kutsal beldelere  yakışan ve Hz. Peygamber in evrensel, insani ve ahlaki ilkeleri ile bağdaşacak şekilde tamamlayıp dönmelerini” ifade ederek devam eden vaiz Aktürkoğlu, “Umre bizler için büyük bir fırsat ve imkândır, iyi değerlendirilmelidir. Umreye gidecek vatandaşlarımız sağlık-sıhhatini koruyarak manevi atmosferi yaşamalı, kutsal topraklarda kaldıkları süre boyunca; âdâp kurallarına riayet ederek, sabır ve sükûnet içerisinde hareket etmeli, vakitlerini tevbe ve dua ile geçirmelidirler. Kudüs’te kendimize yakışır bir şekilde hareket etmemiz, olabilecek olumsuzluklara karşı sabırlı olmamız, zaman zaman aksayan durumlarda dikkatli hareket etmemiz gerekir. Bu yolculuk hepimiz için çok önemli. Yolculuğumuz Kudüs’ten sonra Ürdün üzerinden Mekke’ye geçerek devam edecektir.” dedi.

İntikal öncesi hazırlıklar, Umre menasiklerinin yapılışı ve mahiyeti, uçuş ve konaklama bilgileri konusunda geniş açıklamalarda bulunan ve umrecilerin mutlaka aşı olmaları ve aşı kâğıtlarını yanlarında bulundurmaları gerektiğini belirten Aktürkoğlu’ndan sonra konuşan Yenibosna Selçuk Hatun Cami imam-hatibi ve umre grup sorumlusu İbrahim Tunç ise camide yaptığı hazırlıklarla takdire şayandı.



Genç imam kardeşimiz cami içine yaptığı Kabe maketi ile, projekdiyon gösterisi ile, bilgilendirme ile, yolculuk süresince kullanacağımız ve her birinii2,5 TL ye yaptırdığını söylediği atkılarla iyi bir hazırlıkla bizi karşıladığını belli ediyordu.
Bayağı zahmet vermiş, bayağı uğraşmıştı. O gün gördüklerimi, yaklaşımı ve bilgi dağarcığının genişliği ile gerçekten umut vermişti.
Ne var ki grubunda ben yokmuşum. Bizim grubun başkanı aynı zamanda kafile başkanı vaizi Selman Oktay Aktürkoğlu olacakmış.

Semineri anlatmaya devam edeyim.

Kabe maketiyle öğreti
Yenibosna Selçuk Hatun Cami imam-hatibi İbrahim Tunç hazırlamış olduğu projeksiyon eşliğinde görsel olarak kutsal mekanlar, tavaf, sa’y ve ihrama girme, Kudüs'te, Mekke ve Medine’deki görevler konusunda umrecilere bilgiler sundu. Detaylı bir çalışma yaptığı belli olan imam-hatip İbrahim Tunç video destekli görüntülerle Kudüs, Mekke ve Medine’yi bizlere anlatmaya çalıştı. Çalıştı diyorum söze girenler yüzünden konu dağılmaya yüz tutsa da ön bilgileri almıştık.

Seminerin başında çantalar ve daha sonra yine İbrahim hocanın umreciler için hazırladığı tavaf ve say dualarının yer aldığı özel hazırlanmış dua örneklerinin dağıtılması gerçekten güzeldi.

Karşılık soru cevaplardan bazıları incir çekirdeğini doldurmasa bile garip sorular da geldi. Uyarılara rağmen aşı olmayanlar, telefon kullanmasını bilmem demesine karşın bayan umrecinin sorduğu “gittiğimiz yerde çay var mı ?” sorusu çok ilginç idi. Bu soru gülüşmelere neden olurken görsel anlatımdan sonra cami içerisinde hazırlanmış bulunan Kâbe maketi çevresinde uygulamalı olarak ihrama nasıl girileceği, tavaf ve sayın nasıl yapılacağı anlatılarak son buldu.


Kafile başkanından daha genç ve heyecanlı olduğu gözlenen İbrahim hoca ile tanıştıktan sonra daha çnvce kendime sorduğum sorunun, neden kenar mahallede bir cami diye düşüncemde yapılan bu hazırlıkların güzelliği silip atmıştı.

Her ne kadar Kadıköy Göztepe'den, Ümraniye ve Üsküdar'dan ve daha bir çok uzak semtten gelenlerin yorgunluğuna değmişti.

Katılım fazla değildi. Bunun nedeni kafileye Türkiye'nin değişik illerinden gelenlerin olmasıydı. Hepsiylebirlikte Kudüs'te bir araya gelecektik.

Öğle namazını kılarak ayrıldığımız camideki toplantı iki saat sürmüş, hava alanında 15 Nisan saat 3-4 arası görüşmek üzere ayrılmıştık.

Bu arada Kafile Başkanımız ve grubunda olacağımız Selman hocanın vaiz olması artı bir fayda sağlayacak diye düşünürken sohbetteki tutuk, başladığı cümlenin sonunu getirmemesi ve biraz da stresli oluşu dikkat çekti.

Kafiledeki bayan kafile hocasının da sadece kendisini tanıştırmakla yetinmesi, uzak
durması hanımlara fazla yaklaşmaması birlikte olmaktan ziyade geldim gördüm yeter duyguları içinde olması beni biraz tedirgin etmişti.

Böylesine ilk kez düzenlenen turda Kudüs için profesyonel rehberlerin geleceğinin söylenmesi memnun edici, Mekke ve Medine'de ibadet yaparken izinsiz bir yere gitmememiz de ısrar edilmesi,
fazla umre yapmayın, gerek yok denmesi üzücü bir durum gibiydi.

Görelim bakalım mevlam neyler, neylerse güzel eyler... Umre Öncesi Ziyaretler Umreye gitmeden önce yaptığım ancak umreye veya hacca giden hiç kimsenin zorunlu olmadığı ziyaretlerden benim için adeta adet haline gelmiş bulunan Eyüp Sultan Hazretleri ve Aziz Mahmut Hüdayi hazretleri başta olmak üzere ( Allah hepsinden razı olsun ) İstanbul'da medfun bulunan sahabe kabirlerini ziyaret ettim.

İlk önce Aziz Mahmut Hüdai hazretlerinin kabrine gitmek için Üsküdar'a gittim.

Aziz Mahmut Hüdai
Bir yıldan fazladır restore edilmek üzere kapalı olan türbeyi yine kapalı görünce kalbimin hüzünle dolduğunu hissettim. Hele kapı önünü doldurmuş onlarca insan ve onların arasında gördüğüm yürümekten aciz, kim bilir ta nerelerden gelmiş beli bükülmüş 90 yaşlarında bir ihtiyarı görünce iyice kahrolmuştum. Bir restorasyon çalışması bir türbe için haddinden fazla uzun sürmüştü. Görevliler suskun konu hakkında konuşmak istemese de onların da bu sorulardan bıktığı gözleniyordu.

Aziz Mahmut Hüdai hazretlerinin yanı sıra gittiğim Eyüp Sultan hazretlerinin de türbesinin da kapalı olması bu çalışmaların kasten uzatılıp uzatılmadığı konusunda kafamın karışmasına sebep olan sorulardan olmuştu.

Eyüp sultan cami
Eyüp Sultan Türbesi halen kapalı
Eyüp sultan cami her zamanki gibi kalabalık bir halde öğle namazına hazırlanıyordu. İçeriye girdiğimde yer olmadığından dışarı çıkanlarla karşılaştım. Her zaman ön tarafları boş olan camilerdeki uygulamayı bildiğim için öne doğru ilerledim. Boş bulduğum bir yere oturdum. Pazar günleri öğle namazı öncesinde mihrapta oturan kişi pazar günleri Şifa-i Şerif Sohbetleri adı altında hadis-i şerifleri anlatan Prof. Dr. Mehmet Yaşar Kandemir’in verdiği sohbete denk geldim.

Arkasından öğle namazını kıldım. Genelde imamlar arasında iyice yaygınlaşan kamet bölme hastalığı burada da karşıma çıkmıştı. Kamet saygısının kalmadığı bu adetin hızla yayılması şahsen beni üzüyordu.
Prof. Dr. Mehmet Yaşar Kandemir
Namaz sonrası imam efendiye kameti neden böldüğünü sorduğumda verdiği cevap çok acı idi. Müezzinin nefes almasını sağlıyormuş. (sizce inandırıcı mı ?)

Ve şifa-i şerif sohbetleri veren ve daha sonra kendisinin İlahiyat Fakültesinden emekli olmuş bir hadis uzmanı olduğunu öğrendiğim ve Eyüp'te verdiği sohbetleri bir tv kanalında düzenli yayınlanan, çok sayıda eseri ve yazıları vs bulunan bir alim kişiye rastladığım için çok mutlu oldum.

Ve hazır Kudüs yolcusu iken gündemimle ilgili soru sormak istedim. Prof. Dr. Mehmet Yaşar Kandemir'in yanına giderek "Müsaadenizle" diye başladığım sözümde ilminden faydalanmak istediğimi ve merak ettiğim bir konuda düşüncesini almak istediğimi söyledim. Sorun demedi. Zira o ana kadar çevresinde musahafa yapmak isteyen halkımızdan tek tük gelenler oluyordu. Sorumu o ara sordum. "Kudüsten ihrama girmenin fazileti var mıdır?" dedim. "Yok öyle bir şey" dedi, kısaca.. "Hocam kayda alabilir miyim" dediğimde, "hayır alamazsın. Böyle ilet" dedi. Kendisine İbn-i Mace ve Ebu Davud'un bu yöndeki sözleri olduğunu söylediğimde "elinin ters hareketi ile başından savarak "ben bilmiyorum, ben bilmiyorum" diyerek adımlarını hızla atarak yanımdan uzaklaşıp kalabalığa karıştı.

Cami dışından bu kez Eyup Sultan hazretlerinin kabrine doğru ilerledim.

Türbenin önünde genç yaşlı ziyaretçilerle dolu idi. Herksin dudaklarında duanın yanı sıra "neden kapalı" idi, sözcükleri idi.

Buradan çıkarak peygamberimizin süt kardeşinin de bulunduğu sahabe kabirleri için eski tekfur sarayının bulunduğu Haliç surlarının eteklerine doğru yol aldım.

İlk ziyaret ettiğim sahabeler peygamber efendimiz aleyhisselamın süt kardeşi olarak bilinen Ebu Şeybe Tül Hudri hazretleri, Hamidullah el ensari hazretleri ve Ahmet El Ensari Hazretleri oldu.  Buradan çıkarak yaklaşık 200-300 metre ötede bulunan Câbir bin Abdullah hazretlerinin cami içerisinde bulunan kabri şeriflerini ziyarette bulundum.
Ebu Şeybe Tül Hudri

Daha sonra Karaköy'deki yer altı caminde bulunan 3 sahabenin kabrinin bulunduğu Yeraltı Camine gittim.
Yeraltı Cami
Burada medfun bulunan birbiriyle dost iki sahabe efendimiz solda Vehb bin Huşeyre, sağda Amr bin As. Bir de tâbiînin meşhurlarından Süfyan bin Uyeyne...

Câbir bin Abdullah
Bu türbeler, manevi havasıyla Peygamber Efendimiz'den bir esinti getiriyor buralara. Bu mübarek zatlar oralardan , Mekke ve Medine'den geldi. Ben de Allah c.c izin verirse onların geldiği yerlere ziyarette bulunacağım. Allah-u Teala hepsinden razı olsun.

Ve kısmende olsa kabir ziyaretlerini bitirerek sıla-ı rahimde bulunmak amacıyla yola düştüm.
Ebu Şeybe Tül Hudri
Üç kutsal Şehre Gidiyoruz



14 Nisan günü yolculuğumuzla ilgili son SMS geldi. Uçuş saatinin 06:45 olduğu 30 kg yük hakkımız bulunduğunu belirten mesajda saat 03'te hava alanında olmamız gerektiği belirtilmişti.

İstanbul Hava alanındayız

Takvimler 15 Nisan 2015 günün gösterirken serin bir İstanbul gecesinde İstanbul Atatürk Hava limanı Dış Hatlar Gidiş Terminalinde Diyanet'in belirlemiş olduğu Telaviv kontuarında saat 04:00’ de buluşma yerine geldim.
Görevliler Kudüs yolculuğu için hazırlanmış atkılarla pasaportlarımızı verdi. O sırada basın mensuplarının çevremizde fotoğraf ve kamera çekimi yaptığını gördük.

Bir araya gelerek toplu görüntülerimiz alındı. Kafile başkanımız Selman hoca ve grupta bir kaç kişi röportaj verdi.

Yolculuğumuzla ilgili haberler medyada şu şekilde yer almıştı.

"Kudüs bağlantılı umre turunda ilk kafile" Kutsal topraklara umre ibadeti için gidecek vatandaşlardan arzu edenlerin katıldığı Müslümanların ilk kıblesi Mescid-i Aksa'nın da bulunduğu Kudüs'ü ziyaret edecek ilk kafile, sabah THY'nin TK 784 sefer sayılı Tel Aviv uçağı ile yola çıktı. Uçuş öncesi İstanbul Atatürk Havalimanı'ndan bir araya gelen vatandaşların, boyunlarına astıkları "Kudüs 1. Tur" atkılarıyla kutsal topraklar ziyareti öncesi son derece heyecanlı oldukları görüldü.
78 vatandaşın katıldığı ilk uçuşta kafile başkanı olan Selman Aktürkoğlu, kafileye başkanlık etmenin mutluluğunu yaşadığını ifade ederek, "İlk defa düzenlenen bu turda Allah yardımcımız olsun. Kudüs'te Mescid-i Aksa'ya da gideceğiz. Burada da ibadetimizi gerçekleştireceğiz. Peygamber Efendimiz Hz Muhammed (SAV) bir hadisinde üç mescit için yolculuk edileceğini buyurmuştur. Mescid-i Haram, Mescid-i Nebevi ve Mescid-i Aksa. Biz bunu gerçekleştireceğiz. Allah utandırmasın" diye konuştu.

Kudüs'ün dahil olduğu 1. tur kafilesine Yalova'dan katıldığını belirten Musa Soytürk, "Bu umreye katılmayı çok istiyordum. Nasip oldu çok şükür yola çıkıyoruz. Mescid-i Aksa'da namaz kılıp ibadetimizi yapacağız. Buradaki önemli yerleri gezeceğiz. Allah yardımcımız olsun" şeklinde konuştu. "

Diyanet İleri Başkanlığı da haber ile ilgili şunları yayınlamıştı

Kudüs bağlantılı umre için ilk yolcular dualarla uğurlandı

Diyanet İşleri Başkanlığının vatandaşların talebi üzerine organize ettiği Kudüs bağlantılı umre turları için ilk kafileler İstanbul Atatürk Havalimanı’ndan dualarla uğurlandı. Uçuş öncesi Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Terminali'nde bir araya gelen vatandaşların ve uğurlayan yakınlarının son derece heyecanlı oldukları ve sık sık dua ettikleri görüldü.



Hac ve Umre Hizmetleri Genel Müdürlüğü Umre Hizmetleri Daire Başkanı Yaşar Çapçı, konu hakkında değerlendirmelerde bulunmak üzere Kanal A canlı yayınına katıldı.

Kudüs ziyaretinin umre programına dahil edilmesiyle ilgili açıklamalarda bulunan Daire Başkanı Çapçı, Hz. Peygamberin üç mescide (Kabe'nin bulunduğu Mescid-i Haram, Medine’deki Mescid-i Nebevî, Kudüs’te bulunan Mescid-i Aksa) yolculuk yapılmasıyla ilgili hadisini hatırlattı.  Bu hadise istinaden tarihten günümüzde Müslümanların Kudüs’e çok büyük önem verdiğini belirten Çapçı, Kudüs ziyaretini umre programına ekleyerek Diyanet İşleri Başkanlığının Cumhuriyet tarihinde bir ilke imza attığını kaydetti.

İlk kafilelerin Kudüs’e ulaştığını ve herhangi bir problem olmadığını bildiren Çapçı, “Diyanet İşleri Başkanlığı olarak bu ziyaretleri çok önemli buluyoruz ve milletimiz tarafından da ciddi anlamda teşekkür aldık. Yoğun bir talep var” dedi. Çapçı ziyaretler hakkında şu bilgileri verdi:

Mescid-i Aksa’da Cuma namazı


Bu umre turu, üç gece dört gün Kudüs’te, yedi gün Mekke’de ve dört gün Medine'de olmak üzere 14 günlük bir umre programından oluşuyor.  Kudüs'te dört gün boyunca dolu dolu bir program yapılacak.  Bizim öncelikle ilk kıblemiz olan Mescid-i Aksa'nın ziyaret edilerek orada cuma namazının kılınacak. Vakit namazları da Mescid-i Aksa'da kılınacak
2016 yılında Kudüs bağlantılı umre turu artacak

Bu yılki, Kudüs bağlantılı umre turları, sadece bu umre turunu tercih edenleri kapsıyor; ama önümüzdeki seneye umre döneminde Kudüs ziyaretini bütün aylara yayarak, daha geniş kitlelere ulaşarak, birçok umrecimizin kalbimde yer ettiği, özlem duyduğu, o mekanlara gitmeyi arzu eden vatandaşlarımıza daha fazla vatandaşımıza vermeye çalışacağız.

Yılda 400 bin kişi umre ziyareti yapıyor



Umre döneminde şirketlerle birlikte Diyanet İşleri Başkanlığımızın organizasyonuyla giden umreci sayımız yaklaşık 400 bine ulaşıyor. Kudüs bağlantılı umre turlarını artırarak daha çok vatandaşımızın ilk kıblemiz olan, Allah Resulü (sas) miraca yükseldiği, Kubbet'üs-Sahra'nın bulunduğu mekanlara daha çok vatandaşlarımızın gitmesi noktasında Diyanet İşleri Başkanlığı olarak elimizden gelen bütün gayretleri göstereceğiz."



Check-in işlemlerinden sonra Türk Havayolları’nın TK 784 sefer sayılı Tel Aviv uçağı ile 06:45 te yolculuk başladı.




Türk Hava Yollarının her fırsatta uçaklarda wı-fı var demesine rağmen bir çok uçakta olmadığını öğrendik. Verilen kahvaltı, gökyüzünde bulutların üzerinde uçmamızla birlikte Telaviv yolculuğumuz huzurlu bir şekilde başladı.


DUAYI DİLLERİNDEN DÜŞÜRMEDİLER


Bu arada ikinci kafiledeki 78 kişi de Tel Aviv’e hareket etti. Uçuş öncesi Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Terminali’nde bir araya gelen vatandaşların ve uğurlayan yakınlarının son derece heyecanlı oldukları ve sık sık dua ettikleri görüldü.


Kafilede yer alan Hasan Karataş, eşi ile umreye gidecekleri için çok heyecanlı olduklarını söyledi. Karataş, umrenin Müslümanlar için hayırlı olmasını dileyerek, “Daha önce umrede Cidde, ardından da Medine’ye gitmiştik. Kudüs’ü daha önce görmedim. Gidip göreceğiz” dedi. Eşi Döne Karataş ise en çok Hz. Muhammed’in kabrini görmek istediğini belirterek, “Diğer kutsal mekanları da görmek bize nasip olacak. Allah’ımdan hayırlı bir yolculuk diliyorum” diye konuştu. Karataş çiftini umreye uğurlayan Ali Özçelik, gençken bir kez umreye gittiğini dile getirerek, bu sefer hacca gitmek istediğini anlatarak, umre turuna Kudüs’ün eklenmesinin çok isabetli bir karar olduğunu kaydetti.

FİLİSTİNLİLERE MANEVİ VE MADDİ DESTEK OLACAK


Konya Merkez İl Vaizi Burhan Şener, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Filistinlilere maddi ve manevi açıdan destek olmak amacıyla Kudüs’ü umre turuna eklediğini ifade etti. Şener, “Umreye çok cüzi bir ücretle 3 günlük Kudüs gezisi eklendi. Şu anda Filistinlilere manevi ve maddi destek olacak bu yolculuğun ilk turuna çıkıyoruz” dedi.

Sapanca Camicedit Camisi İmam Hatibi Halil Öğe umre turunun özel rehberle yapılacağını belirtti. Öğe, Kudüs’teki ziyaret yerlerini gezdikten sonra Mekke’ye geçeceklerini kaydetti. Yolculardan 70 yaşındaki Ziynet Tecimer ise Kudüs’te Filistinlilerin iyiliği için dua edeceklerini kaydederek, bu şehrin Müslümanlar için önemine ilişkin bilgi topladıklarını anlattı.

3 GÜN KUDÜS’TE KALINACAK


Toplam 156 kişinin katılacağı tur kapsamında 3 gün Kudüs, 7 gün Mekke ve 4 gün Medine’de olmak üzere 14 gün konaklanacak. Umre yolcularının Mescid-i Aksa’yı içinde bulundurması ve birçok peygamberin inanç mücadelesine sahne olması gibi nedenlerle Müslümanlar, Kudüs’te Hz. İbrahim, Hz. İshak, Hz. Yakup ve Hz. Davud ile Selman-ı Farisi ve Rabiatü’l-Adeviyye’nin kabirlerini ziyaret edecek, Hazreti Ömer Cami ve Lut Gölü gibi mekanları gezecek.



Tel-aviv'e gidiyoruz
15 Nisan 2015 ... THY'nin TK 784 sefer sayılı Tel Aviv uçağı 06:45 de hareket edeceği duyurusu panolara yansıdığında check-in işlemleri bitmişti.

Sabah namazımızı hava alanındaki mescidde kıldık. Yakınlarımızla vedalaştık.

Günlerdir heyecanla beklediğimiz ve bir çok tanıdığımız tarafından moral bozucu söylemlerle bir kısmında destekleyici sözleri aklımızda iç perona geçtik.

Fazla bir bekleme olmadan bilet kontrolü sonrası uçaktaki yerlerimizi almaya başlamıştık.

Uçağa binen bizim kafileden 77 kişi yerleşirken bizim dışımızda başka yolcuların da bulunduğunu gördük.

Uçağın camından Atatürk Hava alanında birbiri ardına dizilen Türk Hava Yolları uçakları içimizde gurur duygusuna dönüşüyor. Bir yandan kargo bölümüne yükleme yapanları izlerken diğer yandan da uçağın zamanında kalkması için ve yolculuğumuzun rahatça geçmesi için dualar etmeye başlamıştık.


Uçak tam zamanında hareket ediyor. Yolculukta verilen kahvaltı ile daha sonra aldığımız içecek ikramı ve kapanan gözlerimizle ara sıra baktığımız gökyüzü aydınlanmış, bulutlardan başka bir şey görmüyorduk.

Yerel saatle 08.50’da Tel Aviv’de bulunan Ben Gurion hava alanına varıyoruz. Pasaport ve gümrük işlemlerinin ardından hava alanının dışına çıktığımızda bizi bekleyen karşılama ekibiyle karşılaşıyoruz.

Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Kudüs'te bulunduğumuz günlerde bize rehberlik hizmeti verecek olan şirket personeli her biri Mercedes marka 4 otobüsle gelmiş ve aynı zamanda çay / kahve ikramı ile hazır bulunuyordu.

Bir yandan otobüslere yerleşiyor diğer yandan da otobüslere valizleri koyanlar verilen ikram ve biraz da bekleme süresince çevreyi inceliyordu. Gelen bir haberle 7 kişinin özel olarak bekletildiği ve sorgulamadan geçirileceğini öğrendik.

İsrail hava yolları görevlileri şüpheli gördükleri kişilerin ifadesini alacakmış.

Aynı zamanda Wıttour çalışanları olan ekip bize İsrail hakkında ön bilgiler verirken en çok sorulan sorulardan biri yemekler diğeri de İsraillilerin tutumları oluyor.

Şehirde haberlerden gördüğümüz şekliyle kargaşalıkların olmadığını söyleyen şirket çalışanları gideceğimiz ve kalacağımız yerlerde yemeklerin de helal çerçevesinde olacağını söylediler. Rehberimizin anlattığına göre , Yahudiler, Hz.İbrahim'in oğlu İshak'ın çoçukları, Araplar da Hz.İbrahimin oğlu İsmail'in çocukları, yani amca çocukları. Her iki din de "domuz eti yemek günah" bu sebeple İsrail'de domuz eti neredeyse hiçbir yerde yokmuş. Ayrıca Yahudiler genelde et ve süt ürünlerini de birlikte yemiyorlarmış. Yemekleri gönül rahatlığı ile yiyebileceğimizi özellikle vurguladılar.

Üç İlahi dinin buluştuğu kutsal şehir olan ister İsrail ister Filistin deyin bu kutsal topraklara gelmenin heyecanı ayak üstü anlatılanlarla daha bir artmaya başlıyor. Bir an önce başta Mescidi Aksa olmak üzere Hz. Muhammed (sav)’in mucizevi Miraç yolculuğunu yaptığı, Hz. İsa’nın doğup yaşadığı, Hz. Süleyman'ın kutsal mabedini inşa ettiği ve daha pek çok peygamberin hayatını geçirdiği, Allah yolunda mücadele ettiği, şehit düştüğü kutsal topraklara ulaşmanın mutluluğu ve heyecanı az önce içeride tutulan kişilerin teker teker gelmesiyle sabırsızlığa dönüşüyor.

Kimi isim benzerliğinden kimi tiplerinden şüpheli görülen kişiler herhangi bir sıkıntıya uğramadan aramıza katılıyor. Ve karşılama ekibiyle birlikte Yafa ve Mahmudiye'ye doğru yola çıkıyoruz.

Bindiğimiz otobüslerde soğuk su ve hiç beklemediğimiz wıfi olması bizleri mutlu ediyor. Ailelerimize Telaviv'e geldiğimizi bildiriyoruz.

Yafa'yı geziyoruz..


15 Nisan 2015... Uzun , yaklaşık 1 saatlik yolculuk sonrası Yafa liman kentine geliyoruz. İsrailliler tarafından yönetilen şehir ülkenin en büyük ve en önemli deniz kenti.
Saat 10:50 sularında Yafa'dayız. Otobüslerden inip Bahariye Camiinin üst tarafından bir süre demizi ve çevreyi izliyoruz


Jaffa ( Yafa )'nın  eski ve tarihi bir liman kenti olduğunu ve Tel Aviv şehri ile birleşmiş durumda olduğunu öğreniyoruz. Turumuz esnasında, Osmanlı izleri ile meşhur antik Liman, St. Nikolaus Ermeni Kilisesi, St. Peter kilisesinin yanında geçerek kısa bir sahil turu yapıyoruz.




Efsaneye göre Nuh’ Aleyhisselamın oğlu Yafes tarafından kurulan şehir dünyanın en eski limanlarında biriymiş.
Bahariye camiinin yanından geçerek Hamidiye Külliyesini de transit geçiyoruz.
Buradan Mahmudiye Camine giderek öğle namazını kılacağımız ve daha sonra yemek yiyeceğimiz söyleniyor
Portakalları ile tanıdığımız Yafa şehri..
Bir zamanlar doğu Akdeniz'in en önemli liman kentlerinden biri.. Cumbalar ve tarihi yapılarıyla Yafa’ da geziyoruz.
Bu arada öğrenmeye devam ediyoruz. Yafa, Sultan Selim Han’dan beri Osmanlı idaresinde yüzyıllar geçirmiş. Osmanlı devleti Yafa'yı mimari eserlerle donatmış ve burada adaletli bir yönetim sağlamış.




Yafa Mahmudiye Külliyesi ve Osmanlı İzleri

15 Nisan 2015....
Yafa 'daki turumuza devam ediyoruz. Saatler öğle namazının yaklaştığını haber verirken sokaklarda hemen hemen her direkte gördüğümüz İsrail Bayrakları adeta gözümüze sokuluyor.
Anlıyoruz ki buralar İsrail yönetiminde.. Ne var ki bizi karşılayan Osmanlı eserleri arasında denize bakan Bahriye Camii, Hamidiye Külliyesi, Karakol binası ve Çeşme ile Sultan Abdülhamit’in tahta çıkışının 25. yılı anısına yapılan Saat Kulesi buraların vicdan sahibi kişilerce Osmanlı topraklarını bas bas bağırıyor.
Atalarımızdan eserler görmek ve buralara kadar hüküm sürmüş bir imparatorluğun soyundan gelmek bizi gurur deryasına kaptırıyorsa da onlara layık olamamış bir nesil olarak da başımızı önümüze eğmeye sebep oluyor.
Gerçek bugün buralar Yahudi toprağı.


Mahmudiye Camiine giriyoruz. Yafa'da ayakta kalabilmiş bir kaç camiden biri Yafa Ulu camii.
Yafanın ortasında yükselen Mahmut paşa camii 1812 tarihinde yapılmış. ana giriş kapısına geldiğimizde ay yıldız görüyoruz. Bu ay yıldız zamana meydan okuyor adeta.. Mahmut paşa camii duvarına yaslanmış 1809 yılında yaptırılan Mehmet Paşa çeşmesini gördüğümüzde yine osmanlı geliyor aklımıza ve Osmanlının büyüklüğünü daha iyi kavrıyoruz.


Külliye olarak inşa edilmiş muhteşem bir mimarî olarak anlatılıyor. Diyanet İşleri Başkanlığının Kudüs programında yer alan ibadethanelerden biri olan Yafa'daki Mahmudiye Camiinin bir diğer adı Ulu Camii imiş. Osmanlı Mahmut Paşa cami adıyla da bilinen Mahmudiye Camii için Yafa’nın en büyük ve en önemli camisi deniliyor



Namaz sonrası üst taraftan yemek yemeye gideceğimiz yola çıkıyoruz. Bu arada ana caddenin hemen solunda Venedik tarzı bir su hazinesini görüyoruz. Duvar tarafında yola bakan, kitabesi hala duruyor. Üzerinde yine Osmanlı'nın mührü var. Bu çeşme klasik bir Osmanlı çeşmesi.

Burada dolaşırken Osmanlı'nın ihtişamlı yapılarını görmek bizi heyecanlandırdığı kadar hüzünlendiriyor aynı zamanda.
Çok egzotik bir lokantanın kapısından içeriye giriyoruz. Öğle yemeklerini yiyeceğiz. Sofralarda buraya özgü meze türü yemekler bizi karşılıyor.


Her birimiz uygun bir yere oturuyoruz. Yemekler hakkında yorumlar yapılırken önce lavaş türü ekmekler ardından kebaplar geliyor.


Karnımız iyice doymuş halde lokantadan çıkıp meydana gördüğümüz bir saat kulesine doğru yola yürüyoruz.
İşte 1900 tarihli Sultan 2. Abdülhamidin saltanatının 25. yılında yapılmış saat kulesi.. eski Yafa'nın kalbine vurulmuş bir mühür gibi..
Şehir meydanında yer alan bu kule mahzun haliyle bir şeyler anlatır gibi. Üzerinde dalgalanan israil bayrağı ise yürek dağlıyor adeta.
Tüm kafile önünde toplu resim çekiyoruz.


Yafadaki camiler ay yıldızlı hanlar duvardaki Osmanlı süslemeleri hatlar çeşmeler ve her şey bize bizi bizim geçmişimizi hatırlatıyor.

@erolkaranet - 03.05.2015
Kudüs'te Otele Gidiyoruz
15 Nisan 2015 Saat 12 :00 Yafa'yı ve Telaviv sokaklarını geride bırakarak kalacağımız otele doğru yola çıkıyoruz. Son model otobüslerde internet bağlantısı olmasının verdiği rahatlık, yapılan soğuk su servisi ve rehberimiz eşliğinde 4 otobüs İsrail bayrakları ile donanmış sokaklardan geniş caddeye çıktı.


Rehberimiz Hasan bir yandan bulunduğumuz yerleri bir yandan duvarların otesinde kalan Filistin topraklarını gösterirken yolların bakımı bir hayli dikkatimi çekiyor. Filistin deyince içimizdeki hüzün İsrail denince adeta kıskançlığa dönüyor. Garip guraba kalmış Filisitinlilerin evleri yılların gerisinde kalmış mahzunluğunda bizleri selqamlarken İsraillilerin bol ağaçlı yollarının iki kenarına dizilmiş ve her biri son yıllarda yapılmış, modern villa tarzı binalrı bir hayli dikkatimi çekmekte..


Kimimiz İsraile sövüyor kimimiz Filistinlilerin geri kalmışlığından kurtulmaı için dua ediyordu.


Yolları ayıran kocaman duvarlar ülkeyi siyah-beyaz gibi bölmüş haldeydi. Az sonra bir kontrol noktasına yaklaştık. Önmüzü kesen 2 İsrail askerinden biri otobüse girdi diğeri arkasından. Rehberimiz Hasan bizlerin Türkiye'den geldiğini söylemesine rağmen 2 askerin baklışları bir süre üzerimize dikildi. Pasaport dedi.

Türkiye'de iken duyduklarımız ve yola çıkmadan önce söylenenler zihinlerimizde tekrar canlanırlen çıkarttığımız pasaportlara yüzelsel bir bakış bakarak öylesine bir kontrolden geçtik.

Ve arka kapıdan inerek yolumuzu açtılar. Sorun yoktu.


1,5 saatlik bir yolculuktan sonra devasa bir otelin önünde durduk. Otobüsten inmeden hemen önce üzerinde Ramada Hotel yazan küçük zarflar verildi. Zarflarda hem kalacağımız oda numaraları hem de odaların elektronik kartları vardı. Bu ne kibarlıktı. Daha araçtan inmeden oda numaramız ve anahtarlar verilmesi güzeldi. Ayrıca ben aynı odada kalacağım ikinciyi beklerken tek başıma kalacağımı da öğrendim. Bu da ayrı bir güzellik idi.


Saat 14:00 suları Kapısında Ramada yazan otelin önünde otobüsten inerken Diyanetin açıkladığı otel Royal Wings idi. Ve orada kalmamız gerekecekti. Rehberimizi bu konuya da açıklık getirerek her iki otelinde aynı kişiye ait olduğunu ve ilk Kudüs Umrecileri olmamızdan dolayı 4 yıldızlı Royal Wings otel yerine biraz daha iyi 4 yıldızlı Ramada otelde kalmamızı istemiş bir çeşit bize jest yapmıştı.

Odalarımıza geçmeden önce yemeklerin saat 18'den itibaren verileceği ikindi namazını odalarımızda yemek sonrası ise akşam namazı ile yatsı namazını Mescidi Aksa'da kılacağımız duyurusu yapıldı.

Tek kişi kalacağım odama girdiğimde odanın tertip ve düzeni süperdi. Banyo da ayak havlusuna
Ramada otel oda

kadar bir kaç havlu, sabun, şampuan, kulak çöpü, havlular, kağıt peçeteler, tuvalet kağıtları hem kaliteli hem de boldu. Kulaklar için pamuk , saç kurutma makinesi ve küvetli duş yeri ile klozet , odada lcd televizyon gardırop, iki ayrı yatak ve balkonlu penceresi ile kalın perdeler, klimalar her biri tertemiz, her biri bakımlıydı.


Bavulumu bir kenara bırakarak abdset almak için lavaboya yöneldim. Klozete henüz oturacaktım ki taharet musluğunun olmadığını gördüm. ( ilk gol...) Sağına soluna baktım. Musluk namına bir şey yoktu. Lavaboya su içmek için konulmuş iki su bardağını doldurarak hazır ettim. Alışık olmadığımız bu durum gerçekten şaşırtıcı idi. Daha sonra tüm odalarda böyle olduğunu, çoğu kişinin kuru temizlik yaptığını öğrendim.


İnternet ücretli
Kolzetlere musluk yok

Kafile Kudüs Ramada Otelde ilk akşam yemeğini alırken




Kafile Kudüs Ramada Otelde ilk akşam yemeğini alırken







Kafile Kudüs'te ilk akşam yemeğinde



Ramada otel


İkindi namazını talimat gereği odamızda kılacaktık. Zira otelde mescid yoktu. Sinanog var mescid yok. (!) Kıble neresi diye sormak için kordioroa çıktım. Bizden birilerini görürüm derken kat görevlisi ile karşılaştım. Müslüman olup olmadığını sordum. Müslümanmış.Kıbleyi tarif etti.
Ramada Otel yeömekhanesi


İkindi namazını kıldım. Cep telefonundan internete girecektim ki. Açılan sayfa internete girmenin

ücretli olduğunu gösteriyordu. Lobiye indim. Diğer kafiledekiler de inmiş oturuyorlardı.


Herkes odanın ve otelin temizliğinden ve tuvaltteki sıkıntıdan bahsediyordu. İnterneti sorduk lobide bedava katlarda paralı imiş. Ücretsiz olmsını istedik. İstediğimizle kaldık. Otelin kuralı imiş. Parayı veren webte gezer.


Yemek salonuna indik.


Lüks lokantaları aratmayan masalar ve geniş bir salon. Ortada soğuk meze ve salatalar, sağ raflarda sıcak yemekler ve salatalar.. Açık büfe...

İstediğin kadar ye..




Kudüste ilk akşam yemeğimizden seçmeler Mescid-i Aksa'da ilk namaz

15 Nisan 2015 - Saat 20:00 sularında 20-25 dakikalık bir otobüs yolculuğundan sonra Mescid-i Aksa'nın bulunduğu yerin duvarlarını görüyoruz.

Kadim Kudüs’ün karanlık sokaklarında grupla birlikte ilerliyoruz. Yaşlılar gençlerin hızına yetişemeyince ara ara bekleyelim, arayı açmayalım uyarıları olsa da neticede yine hızlanmış oluyorduk.

Heyecanlı ve meraklı duygular içerisinde Kudüs’teyiz. Kudüs sokaklarında yürüyoruz. Akşam ezanı okunalı çok oldu. Biz kendi aramızda akşam namazı için cemaat yapacağız yatsıyı Cami cemaati ile kılacağız ve ondan sonra vakit kaybetmeden otobüslere binip geri döneceğiz.

Mescidi Aksa'ya gelmeden önce karanlık cadde ve sokaklarda ilerlerken ağaçlıklı yollar dikkatimizi çekmişti. Sokaklar sakin ve sessiz. Sanki her an bir kargaşalık, her an bir patlama sesi olacakmış gibi tedirgin ama heyecanlı ilerleyen araç yoluna olağan şekilde devam etmişti. Yollarda dolaşan bir askeri birlik dahi görmemiştik.

Otobüslerden inip Mescidi Aksa'nın bir kapısından eski Kudüs sokaklarına girdiğimizde kapanmış dükkanları tek tük yanan cılız lambaların aydınlattığı ışıklar arasında yokuş aşağıya koşar gibi yürüyoruz. Bir köşe bir köşe daha derken dar ve geniş merdivenli yollardan en son bir köşeyi daha döndüğümüzde bizi bir başka kapı karşıladı. Tam girişte 3-4 İsrail askeri yayılmış oturuyordu. Bize garip garip baksa da herhangi bir olumsuz tepkileri olmadı. Yine de temkinli olarak yanlarından geçtik ve...

Ve işte yılların hayali bir gerçek olarak karşımda duruyordu.

Süleyman aleyhisselamın mabedinden kalan devasa kapıların altından Kubbetüs Sahra karşımızda idi.

Ona doğru yürüyoruz. Yaklaşıyoruz. Yaklaştıkça bizi kucaklar gibi büyüyor. Kollarını açıyor. Bizi bekliyordu sanki. Nerede kaldınız neredeydiniz der gibi.

Yetim ve öksüz , başı okşanacak bir çocuk gibi mahzun. Bizi bekliyordu.

Heyecan, hüzün, sevinç karışık duygular içinde girdiğimiz Mescid-i Aksa sınırları içinde altın kubbesi ile bizi ilk karşılayan Kubbet-üs Sahra garip haliyle yüreğimizi burkuyor.

Yanından bir suçlu gibi sessizce geçerek ilerliyoruz.Ve ağaçlar arasında girişindeki lambaları görünen İlk binası Hz Ömer tarafından yaptırılmış olan El Aksa Camii’ne ya da diğer adıyla Kıble Camiine yaklaşıyoruz.

Camiye yaklaşırken Filistinli çocuklar bahşiş diye yolumuzu kesiyor. Kimi sırtımıza vuruyor kimi kolumuzu tutuyor. İri gözlü sağlıklı halleri ve gülen gözleriyle çevremizi saran çocuklar "Türkiya" diye, "Türko" diye bağırıyor.

İlk kıblemiz, ilk kutsalımız olan Mescid-i Aksa’da akşam namazını eda etmek için giriyoruz. İçeride yatsı namazını bekleyen beklediğimizden ya da sandığımızdan az insanlar görüyoruz. Kimi Kuran-ı Kerim okuyor, kimi uzanmış kimi oturmuş. Grup halinde giren bizlere bakanların yanından caminin iç bölümüne geçiyoruz.



İlk akşam namazımızı Kıble Caminin iç kısmında kısa bir sohbetten sonra kılıyoruz

Yatsıyı kılmak için camiinin mihrabının olduğu yere geçiyoruz. Restore için mihrab alanı kapatılmış. Geride duran cemaatin arasında bulduğumuz boşluklara oturuyoruz. Gözümüz camekan içierisinde bulunan Halepli bir ustanın yaptığını Selahaddin Eyyubi’nin buraya getirttiğini öğrendiğimiz ahşaptan çivisiz yapılmış olan minbere bakıyoruz.


Okunan ezan sonrası sünneti ardından cemaatle yatsının farzını kılıyoruz. Son sünnetleri kıldıktan sonra kapı önünde toplanıp farklı bir yoldan Yusufiye kabristanının olduğu yerdeki yoldan aşağıya otobüslere geçip otele dönüyoruz. Filistin'e gittik, gezdik, gördük ve döndük.
Yolculuğa başlamadan önce Kudüs, Filistin ve İsrail haberleri ile biraz daha fazla ilgilenmeye başladık. Bu yolculuğa çıkmadan önce eşin dostun soruları giderek artmaya başlamıştı. Nasıl gideceksin. Her taraf karmakarışık. Orada insanlar birbirini yiyor. Başınızdan taşlar uçuşacak,  İsrail askerlerinin gaz bombası önünüzde patlayacak belki de plastik mermiler size isabet edecek, kim vurduya gideceksiniz gibi akıl almaz hayaller, endişeler ve korkular arasında gittik ve geldik.

Kaldığımız süre içinde bu anlatılanları, endişeleri hiç yaşamadık. İsrail'in hak etmediği bu topraklara daha fazla sahip çıktığını, modern ve çağdaş bir şehir haline getirdiğini gördük. Vatan toprağının simgesi bayrakların İsrail tarafından daha fazla önemsendiğini gördük. Her sokak ve caddede sayısız İsrail bayrağını görmemize karşın Filistin topraklarında sadece 1 bilemediniz bir arkadaşın söylemesiyle 2 Filistin bayrağı gördük. Sözde İsrail ile Filistin bu yönde anlaşmışmış. O yüzden Filistinliler bayrak asmayacakmış. Oysa devlet olmanın ilk işareti bayraktır. Böyle bir anlaşmaya imza atılmaz. Atılmamalıydı.

İsrail askerlerinin arasında Müslümanlar gördük. Rehberimiz de İsrail vatandaşı olmuş bir Müslümandı.Filistinli idi ama İsrail vatandaşı olmayı tercih etmişti.

Filistin bölgesinde Hristiyan Arapların dükkanlarını gördük. Filistin topraklarında Cocacola ve Algida gibi ürünlerin satıldığını gördük. İsrail topraklarında çan sesleri eksik olmazken Filistin topraklarında ezan sesi duymadık. Hatta Filistin topraklarında camiye girmek için nöbet bekleyen Filistin askerinden izin almak zorunda kaldık. Ve kapıda beş dakika bekletildik.

Müslümanlarla, Yahudilerin yanyana yaşadığı semtleri gezdik. Japon, Alman, İspanyol, Ukraynalı, gibi dünyanın birçok farklı ülkesinden gelen turistlerle birlikte Hz.İsa'nın (as) yaşamının geçtiği kutsal yerleri gezdik.

Ağlama duvarı dibinde onları izlerken rahatsız edilmedik ve hatta kiliselerinde gezerken bir engele dahi rastlamadık. Kaldığımız otelde son derece güzel teşrif edilmiş Yahudilere ait ibadet yeri varken mescidlerin olmayışına üzüldük. Filistin topraklarında gezerken terk edilmişliği, garipliği, boşvermişliği, tembellik ve ataleti gördük. Filistin topraklarında el açan, para, bahşiş veya sadaka isteyen her yaştan kadın erkek Müslümanları gördük. Bu görüntüler karşısında ezildik, kahrolduk. Üretmekten çok uzak, bir Filistin hatırası olacak bir çöp bile bize sunulmadan para isteyen insanları gördükçe mahvolduk.

Kendi mahallelerine kimlik kontrolü yapılarak İsrail askerlerine boyun eğmiş Filistinlileri gördükçe ağlama duvarında ağlayanların Yahudiler yerine Müslümanlar olması gerektiğine inandık. Allah-u Teala'nın "halifem" dediği insanın, en şerefli varlık olan Müslümanların böylesine ezik, çaresiz, dilenir halde olduğunu gördük. Yakıştırmadık, yakışmadı. Görmez olaydık.

Duyduğumuz bazı bilgiler bizi derin düşüncelere sevk etti. Anlatılanlara göre Filistin ve İsrailliler arasında normalde sorun yokmuş. Hatta Filistin haklarını savunan iki örgütün birbirleri ile çatışması , aralarında ikilik oluşturması bile anlamsız bir döngü. Filistin'in kurtuluşu için sözde mücadele ettiklerini söyleyen iki örgüt birbirleri ile dolaşıyormuş. Son kavgaların arkasında hem Müslüman, hem de Yahudi radikal grupların olmasını yaşayan halk anlamsız buluyormuş. Hatta Yahudiler dahi birbirleri ile savaşır olmuş. Burada yaşayan halkın ortak fikri bizi rahat bıraksınlar oluyormuş.

İşte İsrail’e ve/veya Filistin'e geldik , gezdik, gördük ve döndük.

Size de tavsiye ediyoruz. Hatta şunu da kulağınızın bir tarafına koymanızı tavsiye ediyoruz. "Geçmişte hacı adayları önce Kudüs'e uğrar ardından Mekke'ye geçerdi. Hatta Kudüs'ü ziyaret etmeyenlere "Sen de hacı mısın?" denerek bu durumun pek hoş karşılanmadığı ima edilir" diye de öğrendik.

Dediğim gibi, İsrail/Filistin'i gezince ve olaylara yerinde tanık olunca, bakış açınız değişecektir.

Erol KARA - 09 MAYIS 2015

Below Post Ad

Yorum Gönder

0 Yorumlar
*Yorumlar Editör tarafından incelenmekte olup, spam mesajlar dikkate alınmaz. Engellenir.*

Ads