
Osmanlı Padişahlarına halifeliği getiren insan. Yavuz Sultan Selim Han hazretleri.
Mısır seferi dönüşünde ‘Üzerime örtün’ diye vasiyet ettiği çamurlu kaftanı bugün İstanbul Fatih ilçesinde, kendi adını taşıyan semtte yine kendi adını taşıyan cami ve türbesinde ziyaretçilere açık şekilde sergileniyor. Kendi adına yaptırılan türbede sandukasının üstünde özel cam vitrin içinde 2017yılından bu yana sergilenen kaftan uzun yıllar sandukanın üstünde alüminyum derme çatma bir kutu içinde yıpranmış bir vaziyette ve gözlerden saklanan bir halde idi.
Mısır seferi dönüşünde ‘Üzerime örtün’ diye vasiyet ettiği çamurlu kaftanı bugün İstanbul Fatih ilçesinde, kendi adını taşıyan semtte yine kendi adını taşıyan cami ve türbesinde ziyaretçilere açık şekilde sergileniyor. Kendi adına yaptırılan türbede sandukasının üstünde özel cam vitrin içinde 2017yılından bu yana sergilenen kaftan uzun yıllar sandukanın üstünde alüminyum derme çatma bir kutu içinde yıpranmış bir vaziyette ve gözlerden saklanan bir halde idi.
Nedir, bu kaftanı değerli kılan, neden anlamlı, neden efsanesi dilden dile dolaşıyor.
İşte Yavuz Selim Han'ın türbesi ve değerli kaftanı..
Yavuz Sultan Selim Han Hazretleri
Sultan II.Bayezid'in sekiz oğlundan bir tanesi..
Yavuz Sultan Selim 10 Ekim 1470 'de Amasya'da doğmuş, Osmanlı İmparatorluğu'nun 9. padişahı ve 88. İslam hâlifesidir
"Hâdimü'l-Haremeyni'ş-Şerîfeyn" (iki kutsal caminin hizmetkârı) unvanına ve divan edebiyatındaki "Selîmî" mahlasına sahiptir.
"Hâdimü'l-Haremeyni'ş-Şerîfeyn" (iki kutsal caminin hizmetkârı) unvanına ve divan edebiyatındaki "Selîmî" mahlasına sahiptir.
1512 yılı Nisan ayında Yavuz Sultan Selim tahta çıktı.
21 Eylül 1520 Cuma akşamı, Çorlu'nın Sırt köyünde, sırtında çıkan çıban yüzünden derin acılar içinde hayata veda etti. Henüz elli bir yaşındaydı.
21 Eylül 1520 Cuma akşamı, Çorlu'nın Sırt köyünde, sırtında çıkan çıban yüzünden derin acılar içinde hayata veda etti. Henüz elli bir yaşındaydı.
Fâtih Camii’nde Zenbilli Ali Efendi tarafından namazı kılındı ve türbenin olduğu yere defnedildi.
Çukurbostan yanındaki bu mevki, Mirza Sarayı olarak geçiyordu. Padişah sevdiği bu yere ara sıra gezinti de tertip ederdi. Sağlığında burada başlattığı külliyesi yarım kalmıştı. Kanuni, hem külliyeyi tamamladı hem de babasının kabri üzerine türbesini de yaptırdı.
Kaynaklarda “Fevkalade mütevazı, nazik tabiatlı ve zarif sözlü” olarak tanıtılan Sultan Selim, sırf Ehli Sünnet’in bayraktarlığını yaptığı için “merhametsiz ve kan dökücü” gibi iftiralara maruz kalmaktadır. Oysa batılı elçiler bile raporlarında, “adil bir padişah” olduğunu özellikle vurgulamıştır.
Kaynaklarda “Fevkalade mütevazı, nazik tabiatlı ve zarif sözlü” olarak tanıtılan Sultan Selim, sırf Ehli Sünnet’in bayraktarlığını yaptığı için “merhametsiz ve kan dökücü” gibi iftiralara maruz kalmaktadır. Oysa batılı elçiler bile raporlarında, “adil bir padişah” olduğunu özellikle vurgulamıştır.
Yavuz Sultan Selim Türbesi
Sekiz kenarlı, dilimli kubbeli türbe kesme taştan inşa edilmiş. Mimarının, o sırada mimar başı olan Acem Ali olduğu tahmin ediliyor. Her cephesinde altlı üstlü ikişer pencere bulunuyor. Pencerelerin etrafı derin silmelerle zenginleştirilmiş, üst pencere kemer ve bordürleri kırmızı taşla tezyin edilmiştir. Bugün çimento ile sıvalı alt pencere kemer aynalarında vaktiyle camidekilerin benzeri çini panolar olduğu tahmin edilmektedir. Türbe kapısı söve kemeri geçmeli siyah ve beyaz mermerden, ahşap kanatlar sedef ve fildişi kakmalı kündekârî tekniğiyle inşa edilmiş. Kapı üzerinde kitâbesi bulunmuyor ama iki taraftaki büyük ve muhteşem çini panolarda kitâbeler konulmuş. Sarı rengin hâkim olduğu bu sır altı tekniğindeki çini panolarda lâcivert üstüne beyaz celî sülüs hatla türbenin Kanûnî Sultan Süleyman’ın emriyle 929 Muharreminde (Aralık 1522), yani cami ile aynı tarihte yaptırıldığı yazılmıştır.
Türbenin içinde heybetli sandukası ve muhteşem kavuğu ile sadece Yavuz Sultan Selim’in kabri vardır. Evliya Çelebi bu hali, “Sultan Selim’in kabr-i şerifinde olan mehâbet hiçbir padişah türbesinde yoktur, selîmî destarıyla güya bir ejder-i heftser-misâl kemingâhta âmâde yatar” diye tasvir eder. ( Türbe hakkında detaylı bilgi için tıklayınız)
Türbe İçindeki Kaftan
Yavuz Sultan Selim Han kutlu müjdeyle gittiği Mısır seferinden stratejik bir zaferle dönüyordu. Adana civarında, yağmur sebebiyle çamur deryasına dönen yolda sohbet ederek ilerlerken Kazasker İbn-i Kemal Hazretlerinin atından sıçrayan çamur padişahın kaftanına isabet eder.İbn-i Kemal’in mahcubiyetini fark eden Yavuz Selim Han, maiyetinden yeni bir kaftan ister ve “Hocam üzülmeyiniz. Sizin gibi bir alimin ayağından sıçrayan çamur medâr-ı zînet ve bâis-i mefharet olur. (bizim için gurur duyulacak bir ziynettir). Öldüğüm zaman bu kaftanı üzerime örtün” şeklinde meşhur vasiyetini söyler. Günümüzde, sandukanın biraz üzerinde bulunan cama yayılmış olan kaftan, padişahın vasiyeti gereği beş yüz seneden bu yana burada sergilenmektedir. Gayet sade olan kaftan, bez astarlı, kumaşı düz, şeker renginde ve kendinden harelidir.
Kaftan yaklaşık beş asır boyunca hiç ayrılmaksızın türbede sahibiyle kalır. Hatta türbenin ziyarete kapatıldığı, camlarının kırılıp viraneye döndüğü CHP diktatörlüğü döneminde bile kaftan orada idi.
Kaftanın acıklı hikayesi
Türbeler 1925 yılında kapatıldıktan sonra türbe eserleri çevresel ve iklim şartlarından etkilendi. Alüminyum bir kutunun içinde katlanmış bir şekilde sandukanın üzerinde bulunan Yavuz Sultan Selim’e ait kaftan 2005 yılında bulunduğu yerden alındı. Kumaş lime lime dökülür vaziyetteydi. O yıllarda bu tür tarihi kumaşların restorasyonunu gerçekleştiren TBMM Milli Saraylar bünyesindeki tekstil atölyesine götürüldü. Tutanakla teslim edilen ipek kumaştan nohudi renkteki kaftan yaklaşık 2 yıl süreyle restorasyon ve konservasyona tabi tutuldu. 2008 yılında kaftan İstanbul Türbeler ve Müzeler Müdürlüğü’ne teslim edildi. Ancak Yavuz Sultan Selim türbesi o tarihte restorasyona alınmıştı. Kaftan müzeye ait bir depoda muhafaza altına alındı.
Türbeler 1925 yılında kapatıldıktan sonra türbe eserleri çevresel ve iklim şartlarından etkilendi. Alüminyum bir kutunun içinde katlanmış bir şekilde sandukanın üzerinde bulunan Yavuz Sultan Selim’e ait kaftan 2005 yılında bulunduğu yerden alındı. Kumaş lime lime dökülür vaziyetteydi. O yıllarda bu tür tarihi kumaşların restorasyonunu gerçekleştiren TBMM Milli Saraylar bünyesindeki tekstil atölyesine götürüldü. Tutanakla teslim edilen ipek kumaştan nohudi renkteki kaftan yaklaşık 2 yıl süreyle restorasyon ve konservasyona tabi tutuldu. 2008 yılında kaftan İstanbul Türbeler ve Müzeler Müdürlüğü’ne teslim edildi. Ancak Yavuz Sultan Selim türbesi o tarihte restorasyona alınmıştı. Kaftan müzeye ait bir depoda muhafaza altına alındı.
Kaftan Çalındı mı ?
Kaftanın türbedeki yerine konması gecikince 2012 yılında kaybolduğu, çalındığı yönünde tartışmalar başladı. Hatta darbe komisyonu üyesi Ak Parti Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ tarihi kaftanın 2005 yılında FETÖ'ye bağlı iş adamı İnanç Çiftçi ve futbolcu Hakan Şükür tarafından, FETÖ lideri Fethullah Gülen’e götürülmek üzere kaçırıldığını ve havaalanında yakalandığını ileri sürmüştü.( Kaynak : Yeni Şafak)
Kültür ve Turizm Bakanlığı "Kaftan çalınmadı, iklimlendirme, nem ölçme cihazlarının olduğu müze deposunda koruma altındadır1 açıklaması yapmasına rağmen sultanın vasiyeti gündeme geldi.ve
restore edilen kaftan nasıl sergilenecekti sorusu gündeme geldi. ( Kaynak : Hürriyet )
Eskisi gibi bir kutu içinde sandukanın üstüne konması kabul görmez. Özel bir vitrin yapılması da türbe adabına uygun olmayacağı yorumlarına neden oldu. 500 yıllık kaftanın gelişi güzel çevresel etkilere açık sergilenmesi ise mümkün değildi. Türbede yapılan pek çok değişiklik sonrası kaftan bugünkü yerine, 17 Nisan 2016'da konuldu.
Eskisi gibi bir kutu içinde sandukanın üstüne konması kabul görmez. Özel bir vitrin yapılması da türbe adabına uygun olmayacağı yorumlarına neden oldu. 500 yıllık kaftanın gelişi güzel çevresel etkilere açık sergilenmesi ise mümkün değildi. Türbede yapılan pek çok değişiklik sonrası kaftan bugünkü yerine, 17 Nisan 2016'da konuldu.
Kazasker İbn-i Kemal Hazretleri Kimdir
Devrin en önemli alimi İbn-i Kemal Kemalpaşazade'nin gerçek ismi; Şemseddin Ahmed'ti. Alim ve tarihçiydi. Kanuni devrinde şeyhülislamlığa getirilmişti. Hadis, tefsir, fıkıh gibi dinî ilimler başta olmak üzere tarih, edebiyat, felsefe, dil ve tıp alanlarında eser vermiş çok yönlü bir âlimdi. Şeyhülislam, nam-ı diğer müfti’s-sakaleyn’dir. Yani insanların yanı sıra cinlere de fetva vermektedir
Anadolu kazaskerliği sırasında, Yavuz Sultan Selim ile Mısır seferine katılmış, padişahtan büyük itibar görmüştü.
Derleme : Erol Kara - @seyyaherol














Hoş geldiniz. Fikirlerinizi paylaşmanızdan mutluluk duyarız