Sitemizde aramak istediğiniz konuyu

Vefa ve Eski İstanbul

İstanbulun Göbeğinde Zümrüt Misali Cami


Mimar Sinan’ın “çıraklık eserim” olarak nitelendirdiği cami aynı zamanda Şehzade Mehmet Camiİ olarakta bilinir. İçeri girdiğinizde huzur dolduğunuz Şehzade Camii dışında kullanılan bezemelerle, çok renkliliği vurgulayan özellikleriyle, İstanbul’un eşsiz eserlerden biridir.

İki farklı eserden Şehzade Cami

Kanûnî Sultan Süleyman’ın, Manisa sancağında vali iken 950 (1543) yılında vefat eden oğlu Mehmed adına yaptırdığı Şehzade Külliyesi, Mimar Sinan’ın tasarladığı ilk selâtin külliyesi olup Beyazıt’tan Edirnekapı’ya giden cadde üstünde bu yapı münasebetiyle Şehzadebaşı diye anılan mevkide yer alır. İnşasına 950 Rebîülevvelinde (Haziran 1543) başlanmış, ilk olarak Şehzade Mehmed’in gömüldüğü türbe tamamlanmış, 1 Rebîülevvel 951’de (23 Mayıs 1544) temeli atılan cami 955 Recebinde (Ağustos 1548) ibadete açılmıştır. Bu süre zarfında medrese, imaret, sıbyan mektebiyle tabhâneler ve ahırdan müteşekkil kervansaraydan meydana gelen diğer binalar inşa edilmiştir. Eski Odalar diye adlandırılan yeniçeri kışlasından devşirilen yamuk planlı arazide bulunan külliyede cami ve hazîre Vezneciler caddesi üzerinde, diğer yapılar arka taraftaki dış avlu duvarına yerleştirilerek iki akslı bir düzen kurulmuştur. Bağımsız olan imaret ve sıbyan mektebi Dedeefendi caddesi üzerinde bulunmaktadır. Bazı malzemelerinin Forum Tauri’den getirildiği bilinen külliyenin inşasının tamamlanmasının ardından geçen yaklaşık iki yüzyıllık süreçte hânedan mensupları ile din ve devlet adamlarından bazı kişiler için yaptırılan türbe, sebil ve çeşmelerle bunları besleyen, Beyazıt su yollarına bağlı su terazisiyle külliye programı zenginleştirilmiştir. Dış avludaki yangın havuzu ile girişteki muvakkithâne ise XIX. yüzyılda inşa edilmiştir. 1613 ve 1633’teki yangınlarda zarar gören külliye binaları IV. Murad’ın emriyle tamir edilmiş, bu esnada şadırvan kubbesi yenilenmiştir. 1718 ve 1782’deki yangınlarda ise minare külâhlarına kadar bütün ahşap aksamının yandığı bilinmektedir. 1916 ve 1953’te bazı türbelerde ve camide yapılan kısmî onarımların ardından 1994-1999 yılları arasında külliye binaları kapsamlı bir restorasyon geçirmiştir.


Cami. Mimar Sinan, mimarbaşı unvanı ile inşa ettiği bu ilk selâtin camiinde eş büyüklüklerde tutulan harim ve avlu bölümlerini mutlak bir geometrinin hâkim olduğu simetrik plan şeması içinde değerlendirerek ele almıştır. Harim kısmında son derece dengeli olan planda dört yarım kubbe ile desteklenen merkezî kubbe dört büyük ayak üzerindeki sivri kemerlere oturmuştur. Kubbeye intikal pandantiflerle sağlanmış, yarım kubbelerde mukarnas dolgular kullanılmıştır. Mekânda oluşan köşelerde birer küçük kubbe ile üst örtü tamamlanmıştır. Sinan, ana akslara yerleştirdiği girişlerle daha ilk adımda kuvvetle hissettirdiği mekân bütünlüğünü, mahfil ve galeri gibi tâli unsurları küçültüp süslemeyi mâkul ölçülerde kullanarak daha da güçlendirmiştir. Bu yapıda kendine özgü piramidal örtü düzeninin ilk örneğini sunan Sinan, örtü sisteminin en önemli destek unsurları olan payandaları son derece akılcı bir çözümle revaklı galerilerin içine gizlemiştir. Böylece taşıyıcı unsur olmaktan çıkan duvarları çok sayıda pencere ile donatarak seleflerinin masif mimari denemelerinden çok daha yumuşak bir görünüm elde eden Sinan, Edirne Selimiye Camii’nde mükemmele ulaşan kubbe mimarisinin ilk nüvelerini ortaya koymuştur. Dengeli tasarımı ile Osmanlı mimarisinin en etkileyici örneklerinden biri olan avlunun ve klasik normların hazırlayıcısı olan minarelerin kütleye bütünlenişi de çok başarılıdır. Ancak plan ve konstrüksiyonda beliren yalınlığın cephelerde ve Evliya Çelebi’nin nakışlarından övgüyle bahsettiği minarede yerini plastik değer kazanan kabartma bezeme öğelerinde yansıyan hareketliliğe bırakmasını Mimar Sinan’ın “çıraklık dönemi” denemelerinin ürünü olarak değerlendirmek gerekir. Nitekim sonraki yıllarda yüzeysel etkiden ziyade mimari etkiyi ön plana çıkaran uygulamaları görülecektir. Bununla birlikte son restorasyonda ortaya çıkarılan, yapıldığı döneme özgü malakârî ve kalem işi süslemelerle en azından bir defa yenilendiği anlaşılan ahşap malzemelerin işçiliği klasik Osmanlı süsleme sanatlarının nâdide örnekleri arasındadır.

Şehzade Camiinin arka tarafı.. Pek az kimse tarafından görülen bu kısım Vefa Lisesi bahçesine bitişiktir

Medrese. İnşa kitâbesinden 953 (1546) yılında tamamlandığı anlaşılan, açık ve kapalı dershanelerin arasına yerleştirilmiş yirmi hücreli medrese, asimetrik plan kurgusuna rağmen klasik tipolojiye uygun olup tasarım ve süslemede cami ile paralellik kurulmuştur. Uzun süre kız yurdu vazifesi gören yapı son restorasyonun ardından lokanta olarak kiraya verilmiştir. Kervansaray. Erken dönem özellikleri gösteren yapı, ortadaki fenerli kubbe ile örtülü holü çevreleyen kubbeli dört bölümden oluşan simetrik iki tabhâne ve bunlara bitişik sekiz kubbeyle örtülen dikdörtgen planlı ahırdan meydana gelir. Uzun süre Vefa Lisesi’ne laboratuvar hizmeti veren yapı bugün boş ve bakımsız durumdadır. İmaret ve Sıbyan Mektebi. Müstakil avlu çevresine yerleştirilen altışar kubbeli matbah ve yemekhane bölümleriyle depolar ve helâlardan oluşan imaret uzun süre İstanbul Üniversitesi Matbaası’na ev sahipliği yapmıştır. İçinde Latince kitâbeli büyük bir lahdin devşirme olarak kullanıldığı bilinen bu yapı da günümüzde bakımsız haldedir. Kubbeli kare bir hacimden meydana gelen sıbyan mektebi matbaanın deposu olduğu dönemde önemli yapısal değişikliklere uğramıştır. Yapı bugün Siyasal Vakfı tarafından kullanılmaktadır.


Hazîre. Selâtin külliyelerinde görülen defin geleneklerine aykırı bir gelişim gösteren hazîrede altı türbenin yanı sıra çeşitli dönemlere ait çok sayıda mezar bulunmaktadır. Dilimli kasnak ve kubbesiyle, cephesindeki renkli taş işçiliği gibi detaylarla daha ziyade İran ve Orta Asya etkileri taşıyan Şehzade Mehmed Türbesi iç mekânı tamamıyla kaplayan çini süslemeleriyle bu etkiyi güçlendirmektedir. 962 (1555) yılında inşa edilen Rüstem Paşa Türbesi aynı özellikleri daha sade bir tasarım programında tekrarlar. Dedeefendi caddesi tarafındaki kare plan üzerine baldaken formlu türbe, 1586’da vefat eden Mehmed Bey için eşi Fatma Hanım Sultan tarafından yaptırılmış, 996’da (1588) vefatında kendisi de buraya gömülmüştür. Cami tarafındaki kapının önünde yer alan Bosnalı Damad İbrâhim Paşa Türbesi 1601’de vefatından sonra eşi Ayşe Sultan tarafından Sefer Çavuş’un nezâretinde Mimarbaşı Dalgıç Ahmed Çavuş’a yaptırılmış ve 1011 (1603) yılında tamamlanmıştır.


Tasarım programını açıkça Şehzade Mehmed Türbesi’nden alan yapı iç mekânındaki çini süslemeleriyle ondan aşağı kalmaz. Bu iki türbenin arasında bulunan altıgen planlı türbe, III. Mehmed’in isyana teşebbüs edebileceği şüphesiyle idam ettirdiği şehzadesi Mahmud’a aittir. 1694’te vefat eden Gevher Sultan için yaptırıldığı sanılan, hazîre duvarı üzerindeki bozuk altıgen planlı tuğla türbe ile buradaki yapısal gelişim sona erer. Dış avlu ile cadde arasında kalan bölüm bir başka Ayşe Sultan’ın çocuklarının defniyle XVI. yüzyılın sonlarında gömü alanı haline gelmiştir. Daha sonra bu mezarlar dikdörtgen planlı bir türbe içine alınmış ve 1020’de (1611) babaları Destârî Mustafa Paşa’nın defnedilmesiyle onun adıyla anılmıştır. Nitekim bu inşa faaliyetinin, türbenin arkasındaki sofada gömülü olan Şeyhülislâm Bostanzâde Mehmed Efendi’nin 1598’de vefatından önce yapıldığı anlaşılmaktadır. Bunun yanında kapıcılar kâtibi Hüseyin Efendi’nin aynı mimari özelliklere sahip sofası yer almaktadır. Diğer kısımda çoğunluğu hânedan ve ricâl mensuplarına ait çok sayıda mezar bulunmaktadır.

Çeşme ve Sebiller. Külliyenin Saraçhane Kapısı dışındaki klasik üslûplu çeşme Ayşe Sultan tarafından Bosnalı İbrâhim Paşa için 1603’te yaptırılmıştır. Rüstem Paşa Türbesi’nin inşası esnasında türbenin ön kısmındaki duvara bitişik olarak yapılan, ancak 1916’da yıktırılan sebilden pencere ile iki yanındaki tekneler kalmıştır. Yekpâre mermerden küpü ise o sırada Topkapı Sarayı Müzesi’ne götürülmüştür. Hazîre duvarlarının Dedeefendi caddesi üzerinde 1093’te (1682) Safiye Hanım Sultan, Vezneciler caddesi üzerinde Gevher Sultan için yaptırılan pencereli sebiller yer almaktadır. Bunun yanında pencerenin iki tarafındaki 1135 (1723) tarihli selsebiller bundan bir yıl önce vefat eden Emine Hanım için yaptırılmıştır.



BİBLİYOGRAFYA
Evliya Çelebi, Seyahatnâme (haz. Zuhuri Danışman), İstanbul 1969, I, 254-255.
Doğan Kuban, Osmanlı Dinî Mimarisinde İç Mekân Teşekkülü, İstanbul 1958, s. 37-39.
a.mlf., İstanbul Yazıları (haz. Gülçin İpek), İstanbul 1998, s. 101-105.
a.mlf., “Şehzade Külliyesi”, DBİst.A, VII, 152-155.
Tülin Uzel, Şehzâde Camii Türbeleri (mezuniyet tezi, 1961), İÜ Ed.Fak.
G. Goodwin, A History of Ottoman Architecture, London 1971, s. 207-211.
W. Müller-Wiener, Bildlexikon zur Topographie Istanbuls, Tübingen 1977, s. 479-481.
Aptullah Kuran, Mimar Sinan, İstanbul 1986, s. 52-61.
Tahsin Öz, İstanbul Camileri, Ankara 1987, I, 137-141.
Adnan Giz, “Şehzâdebaşı Türbeleri”, Tarih Dünyası, IV/6, İstanbul 1950, s. 161.
Ali Saim Ülgen, “Şehzâde Camii ve Hey’eti”, Mimarlık, sy. 5-6, Ankara 1952, s. 13-16.
İsmail Orman, “Şehzâde Camii Hazîresi: Osmanlı Mezar Geleneğine Aykırı Bir Hazîre Gelişimi”, STAD, sy. 15 (2000), s. 22-37.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2010 yılında İstanbul'da basılan 38. cildinde, 483-485 numaralı sayfalarda yer almıştır.


Şehzadebaşı Camii, Kanuni Sultan Süleyman'ın 22 yaşındayken 1543 senesinde vefat eden oğlu Şehzade Mehmed Saruhan için Mimar Sinan'a yaptırdığı Şehzade Camii'nin yapımı 1543-48 arasında sürdü.
Kanuni Sultan Süleyman’ın ve Osmanlı İmparatorluğu’nun en parlak devrinin büyük mimarı Mimar Sinan, Şehzade Camii ve külliyesini 1544-48 tarihleri arasında dört yılda tamamlamıştır. Koca Sinan daha sonraları yaptığı bir değerlendirmede “Şehzade çıraklık, Süleymaniye kalfalık, Edirne Selimiye de ustalık eserimdir” diyecektir. İşte Şehzade Camii Sinan’ın mimari dehasındaki ana devirler olan bu üç abide eserin ilk basamağıdır.
Yarım kubbe problemini ilk defa ele aldığı bu camide Mimar Sinan dört yarım kubbeli ideal bir merkezi yapı meydana getirip, Rönesans mimarlarının rüyasını gerçekleştirmiştir. Cami kare planlı olup, üstü yarım küre şeklinde bir büyük kubbe ve bunun etrafında dört yarım kubbeyle örtülmüştür. Dört köşede yarım küre, dört de küçük kubbe vardır. Bütün kubbeler dört büyük fil ayağı üzerine oturur. Şehzade Camii’nin büyük dış avlusu altı kapılıdır. Caminin cümle kapısı duvarının iki yanındaki ikişer şerefeli çift minaresi yapının en dikkat çeken bölümlerindendir.

Dört yarım kubbe ile desteklenen bir merkezi kubbe ile örtülüdür. Şehzade Camisi’nde şadırvan avlusu ve cami kitlesi iki eş karedir. Kubbeyi taşıyan dört ayakların çok fazla yer kaplamamasıyla mekan bütünlüğü sağlanmaya çalışılmıştır. Kubbe büyüklükleri ve yükseklikleri aynıdır.
Revak kubbelerinin büyüklükleri ve yükseklikleri birbirine eşittir ve hemen cami planındaki köşe kubbelerle aynı büyüklüktedir. Bu yüzden Şehzade Cami avlusu Beyazıd Cami avlusu ile birlikte Osmanlı Mimarisinde bulunan en dengeli ve güzel avlularından biri sayılır. Dışarıda, büyük orta kubbenin oturduğu kare kısmın dört köşesine ve yarım kubbelerin yanlarına dört ağırlık kubbesi konularak kemerlerin açılması önlenmiştir.

Adres: Kalenderhane Mahallesi, Şehzadebaşı Cd. No:44, 34134 Fatih/İstanbul
Açılış tarihi: 1548
Mimari tarz: Osmanlı mimarisi
Mimar: Mimar Sinan

Şehzade Cami - 27.06.2020

Şehzade Cami Helvacı baba Kabri başında kadınlar- 27.06.2020


Şehzade Camii... İstanbul'un meşhur yangınlarından biri mütareke devrine denk gelmişti. 1918 senesinde çıkan Zeyrek Yangını, çevre semtlere de sıçramış, zaten bitap düşen şehrin adeta ruhunu bedeninden ayırmıştı. Fotoğrafta yangına maruz kalan Vefa semti ve minaresinin külahı düşen Şehzade Camii görülüyor. Hemen önündeki Burmalı Mescit ve çevre konakların büsbütün harap olmuş durumda. Bozdoğan Kemeri üzerinden çekilen fotoğrafta devrin şaşaalı binalarından Zeynep Hanım Konağı görülüyor. Sağ köşede de Aksaray'daki Pertevniyal Camii'nin kubbesi seçiliyor

@tarihivefa
vefa semti, istanbul, turizm, seyahat, geziyorum

Top Post Ad

Below Post Ad