Sitemizde aramak istediğiniz konuyu

Vefa ve Eski İstanbul

Bir Osmanlı Okulu Ekmekçizade Ahmetpaşa Medresesi


Ekmekçizade Ahmetpaşa Medresesi

İstanbul Eminönü ilçesi Alemdar Mahallesinde Kovacılar Caddesi ile Taştekneler Sokağı’nın birleştiği köşede Molla Hüsrev Camisi karşısında bulunan bu medrese, yanındaki türbe ve sebil ile birlikte 1606–1618 yıllarında Ekmekçizade Ahmet Paşa tarafından yaptırılmıştır. Kitabesi bulunmadığından yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır.
Mimarının Sultanahmet Camiinin mimarı Sedefkâr Mehmed Ağa olduğu sanılmaktadır. Ekmekçizâde Ahmet Paşa Edirneli bir sipahinin oğludur. Sultan I. Ahmet (1603–1617) zamanında Rumeli Beylerbeyi olmuş (1607), ardından Halep Valiliği görevinde atanmıştır. Ekmekçioğlu Ahmed Paşa 1616’da başdefterdar (Günümüzde maliye bakanına o dönemde verilen ad) olmuş ve 16l8 yılında da vefat etmiştir. Kendi yaptırdığı türbesine defnedilmiştir. Ekmekçizâde Ahmet Paşa’nın Vefa’daki külliyenin yanı sıra Edirne’de de çeşitli eserleri (Meriç nehri üzerindeki köprü ve kervansaray gibi) bulunmaktadır
Molla Hüsrev Mescidi ve onun kuzeyindeki Hüsrev Kethüda Darülkurrası’nın sahip olduğu dokunun 16. yüzyıldan başlayarak biçimlenmiş olduğuna işaret edilmektedir.
Medrese; dikdörtgen planlı bir avluyu çepeçevre saran revakların gerisinde ‘U’ oluşturacak biçimde dizilen hücreler ve ‘U’nun açık kalan ucuna yerleştirilen dershaneden oluşmaktadır. Medresenin dershanesi ise, girişin karşısında değil, yanda, uzun eksenin ucuna yerleştirilmiştir. MedMurat Paşa medreselerine benzemektedir.
Medrese, türbe ve sebil bu medreselerdekine benzer şekilde yan yanadır. Medrese üzerinde zamanla bazı değişiklikler gerçekleştirilmiştir. Medresenin asıl girişi olan Kovacılar caddesi cephesinin ortasında bulunan basık kemerli kapı girişi kapatılmış; batı duvarına açılan kapıyla, yeni bir giriş oluşturulmuştur.
İlk tasarımında 17 hücresi olan medresenin türbeye bitişik olan ilk hücresi sokaktan kullanılan bir dükkâna çevrilmiştir. Bu değişiklik için hücrenin revak yönündeki kapısı iptal edilmiş, Kovacılar caddesi üzerindeki duvarı yıkılarak cephesine bir sivri kemer yapılmıştır. Güney ve batı kolunda toplam 9, kuzeydoğu yönünde 8 hücre bulunmaktadır. Batı yönündeki hücrelerin
Kovacılar caddesine açılan birer penceresi vardır. Doğu taraftaki hücreler ise revağa açılan pencerelerden gelen ışıkla aydınlanmaktadır. Hücrelerin özgün ocakları korunmuştur. Çoğu korunmuş olan bacaların sekizgen prizma gövdelerinin alt bölümü tuğladan, duman deliklerinin şapkaları küfeki taşından yapılmıştır. Çatı avluya doğru eğimlendirilmiş ve sular sütunların üstüne gelen çörtenlerle akıtılmıştır.
20 Ağustos 1330 (2 Eylül 1914) tarihli bir keşif raporunda medresenin o sıradaki durumu
şöyle anlatılmaktadır: “Zemine muttasıl ve birkaçının arka pencereleri olmağla bir dereceye kadar cereyan-ı havaya müsaid cereyan-ı havadan ve cümlesi de ziyâ-ı şemsin nüfuzundan mahrum ve râtıb 17 odası, gusülhane, abdesthane, çamaşırhane ve suyu nâ-mevcud bir şadırvan ile bir dershanesi heyet-i mecmuası ile harab bir halde olduğundan talebe iskanı fennen mahzurdan sâlim değildir. Havlısı vüsat-i kâfiyede olmağla tâdilat ve tâmirat-ı fenniyle icrasıyla talebe iskan ettirilebilir.”
1914’te rutubetli ve harap durumda olmasına rağmen “kadro dahili” olan medresenin 1918’deki büyük yangın felaketinden sonra evleri yananlar tarafından işgal edildiği rivayet edilmektedir.
1963’e doğru vakıflar idaresince tahliyesi yoluna gidilerek mimar Cahide Tamer tarafından
1966–1968 yılları arasında tamir edilmiştir. Bir müddet sonra da bitişiğindeki Nuri Bey konağının yıkılması ile, yerine yaptırılan İlim Yayma Vakfı Yüksek Tahsil Talebe Yurdunun müştemilatı olmuştur. Halen bu maksatla kullanılmaktadır. Bu medresede geçmişte çok öğrenci yetiştiği gibi günümüzde de birçok öğrenci bu medresenin büyülü atmosferinden istifade etmektedir.

Yapıyla İlgili Kısa Bilgiler:
Vefa'da eski Kovacılar Caddesi, şimdiki Cemal Yener Tosyalı Caddesi ile Taştekneler Sokağı köşesindedir. Sedefkâr Mehmet Ağa'nın tasarlamış olduğu Ekmekçizade Ahmet Paşa Medresesi'nin bir parçasıdır. 17. yüzyılda inşa edilmiş türbe dershane mescitle bitişiktir.
Vefa Lisesi karşısında Kovacılar Caddesi'nin Taştekneler Sokağı ile birleştiği köşededir. I. Ahmed dönemi (1603-1617) defterdarlarından Ekmekçioğlu Ahmed Paşa tarafından yaptırılmıştır.
Ekmekçioğlu Ahmed Paşa 1606'da başdefterdar olmuş ve I6l8 yılında da vefat etmiştir. Türbe ve sebille bütünleşen bir medreseli külliye yapısı içerisindeki türbesinde medfundur. Sebilin ilk banisi 16 yüzyılda Hüsrev Kethüda olup, 17. yüzyılda ise, Ekmekçioğlu Ahmed Paşa'nın türbesinin yapımı sırasında yenilenmiştir.
Türbede Ekmekçizâde Ahmet Paşa, eşi Hanım Sultan, kızı Fatma Sultan, yakınlarından Ahmet Vasıf Efendi, Vasıf Efendi’nin eşi, torunu Siret Bey, Siret Bey’in eşi ve Hafız Mehmet Efendi’ye ait sekiz sanduka bulunmaktadır. Medresenin haziresinde 60’tan fazla mezar taşı bulunmaktadır. Hazire bakımsız bir vaziyettedir. Bazı mezar taşları kırılmış, bazıları yere yatmış, bazıları aşınmıştır. Hatta mezar taşlarından biri hazire duvarının güney doğu kısmındaki köşede, dışarıda duvara dönük ve ters bir vaziyette durmaktadır. Bu haziredeki mezar taşları da tıpkı diğer mezar taşları gibi birer sanat eseri olup hepsi okunmayı beklemektedir
Medresenin üzerinde yer aldığı sokak dokusu içerinde yer alan Molla Hüsrev Mescidi ve onun kuzeyindeki Hüsrev Kethüda Darülkurrası’nın bulunduğu dokunun 16. yüzyıldan beri biçimlenmiş olduğuna işaret edilmektedir.
Medresenin mimarı ile ilgili olarak 17. yüzyılın başında hassa mimarbaşı olan Sedefkâr Mehmed Ağa tarafından gerçekleştirilmiş olduğu ise kesin olarak ifade edilememektedir.
Medrese üzerinde zamanla bazı değişiklikler gerçekleşmişse de, medresenin asıl girişi olan Kovacılar Caddesi cephesinin ortasında bulunan basık kemerli kapı girişi kapatılmış; batı duvarına açılan kapıyla, yeni bir giriş oluşturulmuştur.
Halen “İlim Yayma Vakfı Yüksek Tahsil Talebe Yurdu” olarak kullanılmakta olan medrese; dikdörtgen planlı bir avluyu çepeçevre saran revakların gerisinde ‘U’ oluşturacak biçimde dizilen hücreler ve "U"nun açık kalan ucuna yerleştirilen dershaneden oluşmaktadır. Medresenin dershanesi ise, girişin karşısında değil, yanda, uzun eksenin ucuna yerleştirilmiştir.
İlk tasarımında 17 hücresi olan medresenin türbeye bitişik olan ilk hücresi sokaktan kullanılan bir dükkâna çevrilmiştir. Bu değişiklik için hücrenin revak yönündeki kapısı iptal edilmiş, Kovacılar Caddesi üzerindeki duvarı yıkılarak cephesine bir sivri kemer yapılmıştır. Güney ve batı kolunda toplam 9, kuzeydoğu yönünde 8 hücre bulunmaktadır

Kuş evleri:

Türbenin Cemal Yener Sokağa bakan cephesinde saçak altında kare biçiminde kovuklardan oluşan kuş evleri görülmektedir. Bazıları kapatılmış olan bu evlerin altında Dede Efendi Sokağa bakan köşede iki dikdörtgen bir sivri kemer bir kırık kemer biçiminde kovuk vardır. Türbenin Dede Efendi Sokağın devamı olan Taştekneler Sokağa bakan cephesinde bir dikdörtgen göz biçiminde kuş evi fark edilmektedir.

TDV İSLAM ANSİKLOPEDİSİNDEN

Müellif: SEMAVİ EYİCE
Vefa semtinde, Cemal Yener Tosyalı (Eski Kovacılar) caddesi üzerindeki Molla Hüsrev Camii karşısındadır. Bânisi olan Ekmekçizâde Ahmed Paşa, 1015 yılı Safer ayından (Haziran 1606) 1022 Şevvali sonlarına kadar (Aralık 1613) başdefterdarlık makamında bulunmuş, 1027’de (1618) vefat edince medresesinin bitişiğindeki türbesine defnedilmiştir. Medreseyi de başdefterdarlığı sırasında yaptırmış olabileceği tahmin edilmektedir. Nitekim Ahmed Paşa’nın Edirne’deki kervansarayı da 1018 (1609-10) tarihlidir.
20 Ağustos 1330 (2 Eylül 1914) tarihli bir keşif raporunda medresenin o sıradaki durumu şöyle anlatılmaktadır: “Zemine muttasıl ve birkaçının arka pencereleri olmağla bir dereceye kadar cereyân-ı havâya müsaid ise de, diğerlerinin arkaları kapalı olduğundan cereyân-ı havâdan ve cümlesi de ziyâ-ı şemsin nüfûzundan mahrûm ve râtıb on yedi odası, gusülhâne, abdesthâne, çamaşırhâne ve suyu nâ-mevcud bir şadırvan ile bir dershanesi, hey’et-i mecmûasıyla harâb bir halde olduğundan, talebe iskânı fennen mahzûrdan sâlim değildir. Havlısı vüs‘at-i kâfiyyede olmağla tâdilât ve tâ‘mîrât-ı fenniyye icrâsıyla talebe iskân etdirilebilir; yirmi kişi ikamet edebilir” (Kütükoğlu, İTED, VII/1-2, s. 72). 1914’te rutubetli ve harap durumda olmasına rağmen “kadro dahili” olan Ekmekçizâde Medresesi’nin 1918’deki büyük yangın felâketinden sonra evleri yananlar tarafından işgal edildiği aynı belgedeki bir ek nottan öğrenilmektedir.
Bu tarihten sonra uzun yıllar bakım görmeyen ve birtakım yersiz yurtsuzlara barınak olan medrese, ancak 1963’e doğru Vakıflar İdaresi’nce tahliyesi yoluna gidilerek Mimar Cahide Tamer tarafından 1966-1968 yılları arasında tamir edilmiştir; bir müddet sonra da bitişiğindeki Nuri Bey Konağı’nın yıkılması ile yerine yaptırılan İlim Yayma Cemiyeti talebe yurdunun müştemilâtı olmuştur. Günümüzde de (1994) bakımlı bir şekilde bu maksatla kullanılmaktadır.
Muntazam bir dikdörtgen plana göre yapılan medresenin girişi Kovacılar caddesindendir. Baklavalı başlıklı on dokuz mermer sütun avluyu çeviren revak kemerlerini taşır. Revakların üstleri kubbeli olduğu gibi gerideki hücreler de kubbelerle örtülmüştür. Dershanenin karşısındaki sırada helâlarla gusülhane hücresi bulunur. Güzel ve nisbetli medresenin avlusunun güney tarafında, üstü büyük bir kubbe ile örtülü mescid-dershane yer alır. Burası altlı üstlü iki sıra halinde bol pencerelerle aydınlatılmıştır.
Sokakla dershanenin yan duvarı arasına dershane ile hemen hemen aynı büyüklükte olan Ekmekçizâde’nin türbesi yerleştirilmiştir. Yandaki Taştekneler sokağından girişi olan türbe de büyük bir kubbe ile örtülü olup içinde küçüklü büyüklü dokuz sanduka vardır. Türbenin Ahmed Paşa tarafından veya medresenin inşaatından sonra vefatının ardından yapıldığı tahmin edilebilir.
Dershane ve türbenin dışında Taştekneler sokağı kenarında, içinde pek çok mezar taşı bulunan etrafı duvarlarla çevrili oldukça geniş bir hazîre vardır. Pek bakımlı olmayan bu hazîrenin içinde son yıllarda kaçak bir duvar yapılmış, bir kısmı tanzim edilen mezar taşlarından yeri belli olmayanlar ise duvar diplerinde istiflenmiştir. Türbenin girişi üstündeki sundurma da yıkılmıştır.
Hazîre duvarı ile türbenin birleştiği köşede çok güzel bir sebil bulunmaktadır. Ayvansarâyî, Molla Hüsrev Camii’nden bahsederken bunun bitişiğinde Hüsrev Kethüdâ adında bir hayır sahibinin bir dârülkurrâsı ile (1565-1566) sebilinin olduğunu da kaydeder. Dârülkurrâdan bugün bir iz olmamakla beraber Hüsrev Kethüdâ sebili son derece perişan bir halde durmaktadır. İstanbul’un en eski sebillerinden olan bu küçük eser, önündeki sokak seviyesinin çok yükselmesi sonunda şebekelerinin alt kenarına kadar toprağa gömülmüştür. Mukarnaslı başlıklı mermer üç sütun sebilin mermerden sivri kemerlerini taşır. Herhalde üstünde evvelce ahşap ve geniş saçaklı bir çatı örtülü idi. Sütunların arasında ise zarif desenli üç şebeke bulunur. İzzet Kumbaracılar, kaynağını göstermeden sebilin 973 (1565-66) yılında yaptırıldığını bildirir.
Sebil gerçekten XVI. yüzyıla aitse bitişiğinde bulunan XVII. yüzyıl medresesi ve türbesiyle münasebeti ayrıca araştırılması gereken bir konudur.

BİBLİYOGRAFYA
Ayvansarâyî, Hadîkatü’l-cevâmi‘, I, 201; a.e.: Camilerimiz Ansiklopedisi: Hadîkatü’l-cevâmi‘ (haz. İhsan Erzi), İstanbul 1987, II, 50; İzzet Kumbaracılar, İstanbul Sebilleri, İstanbul 1938, s. 7, rs. 6; Zeynep Nayır, Osmanlı Mimarlığında Sultan Ahmet Külliyesi ve Sonrası, İstanbul 1975, s. 173-175; Erdem Yücel, “Ekmekçizâde Ahmed Paşa Medresesi”, Arkitekt, sy. 331, İstanbul 1968, s. 132-134; a.mlf., “Ekmekcizâde Ahmed Paşa Medresesi”, İst.A, IX, 4978-4979; Mübahat Kütükoğlu, “1869’da Faal İstanbul Medreseleri”, TED, VII-VIII (1977), s. 50, nr. 98; a.mlf., “Dârü’l-Hilâfeti’l-Aliyye Medresesi ve Kuruluşu Arefesinde İstanbul Medreseleri”, İTED, VII/1-2 (1978), s. 72, nr. 54.
Bu madde ilk olarak 1994 senesinde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 10. cildinde, 547-548 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.

<


vefa semti, istanbul, turizm, seyahat, geziyorum

Top Post Ad

Below Post Ad

Ads