Sitemizde aramak istediğiniz konuyu

Vefa Semti, İstanbul ve Vatanın Her Yerinden

Aziz Mahmut Hüdayinin Çilehanesi Nerededir


Aziz Mahmûd Hüdâyî Hazretleri’nin Bursa’dan İstanbul’a gelişlerinin ardından “çilehâne” olarak kulladıkları mekân ile özdeşleşen bir mescid: Çilehâne Mescidi. Bir kaç kez baştan inşa edildi Çilehâne Mescidi. Bizler de mescidin geçmişten günümüze uğradığı değişiklikleri gözler önüne seren fotoğrafları bir araya getirdik…
Aziz Mahmut Hüdâi'nin (K.S.) çilehanesi. Bilenler biliyor, bilmeyenler için söyleyelim gideceğimiz bu muhabbet makamı Küçük Çamlıca Tepesinin Ümraniye tarafına bakan yamacındadır. E5'ten gelenler Göztepe Kavşağından Çamlıca tarafına dönecek. Sonrası kolay. Her sokak Hüdâi Yolu'na çıkar evvelAllah.

Çilehane Derneği Aziz Mahmut Hüdayi Hazretlerinin Çilehanesi’nin imarı, ihyası ve korunması ile ilgili çalışmaları yürütmek amacıyla 1995 yılında kuruldu.

Burası 1685 yılında inşa edilmiş. içerde mihrabın yanında yer altında bir de hücre varmış. Fakat şu anda böyle bir hücre yok tabi… İçi toprakla doldurulmuş… Tabii her eser sahibi eserinin korunmasını ister. Bir çeşme yaptırılmışsa, bir mescit yaptırılmışsa onun muhafaza edilmesini ister.
Mescit, eski Bulgurlu Dağı, şimdiki Küçük Çamlıca Tepesi üzerinde ve bu tepenin Ümraniye'ye bakan yamacındadır. Buraya, Bulgurlu Caddesi'nden ayrılan eski adı Tuzak, yeni adı Çiçek olan bir sokak yolu ile çıkılmaktadır. Mescit ve meşrutanın önünde geniş bir bahçe vardır. Krokiden de anlaşılacağı üzere 5 x 10 metre boyutlarında, küçük bir mabettir. Ahşap çatısı kiremit döşeli olup yerden iki metre yüksekliğindedir. Şimdiki mabet, beş pencereden ışık alan bir XIX. yüzyıl eseridir. Mescidin yerinde, Aziz Mahmud Hüdâyî Efendi'nin Bursa'dan Üsküdar'a geldiği zaman ailesini barındırmak için yaptırdığı iki oda bulunuyordu. Bunun altında veya civarında toprak altında ayrıca bir çilehanesinin bulunduğu rivayet edilmektedir. Bu sırada vefat eden küçük oğlu, üst bahçenin köşesine gömülmüştür. Kabrin üzerine küçük bir mermer lâhit yerleştirilmiştir. Şâhideleri yok olmuştur. Müslüman mezarında altın bulunmayacağını bilmeyen mezar hırsızları, bu kabri yan tarafından kazarak içeride altın aramışlardır. Fakat bu sırada som lâhdin, mezar çukuruna düşmesiyle de Şneciyi yararladığı buradaki kan izlerinden anlaşılmıştır. Lâhit hâlâ o çukurdadır. Hüdâyî Efendi, mürşidi Üftade Efendi'nin 988 (1580) yılındaki vefatı üzerine, Üsküdar'daki bu yere gelmiş ve irşada başlamıştır. Kendisinin burada ne kadar oturduğu belli değildir. Fakat hadiselerin akışı takip edilirse, 1588- 1590 senesine kadar bu iki odalı evde kaldığı ve sonra Rum Mehmet Paşa Camii içinde ve sol taraftaki ikinci odaya göç ettiği söylenebilir. ( Kaynak  Üsküdar belediyesi )
Üsküdar Küçük Çamlıca’da Çilehane Yolu Caddesi, Çiçek Sokak ve Duhancı Mehmet Sokak’ın arasında bulunan Çilehane Mescidi, 1616 yılında Aziz Mahmud Hüdâyî Efendi tarafından yapılmıştır. Musalla Mescidi olarak da bilinmektedir.

Mescit 1690’lı yıllarda Şeyh Selami Ali Efendi tarafından yeniden yaptırılmıştır. Birçok tamirlerle günümüze ulaşan ve uzun müddet ibadete kapalı kalan mescit, 1988 yılında tekrar açılmıştır. 2015 yılına kadar hizmet veren mescit, Aziz Mahmud Hüdâyî Vakfı tarafından 2016 yılında yenilenmiştir. Bu tamirde çatı değiştirilmiş, 1958 yılında ilave edilen kısa ve kalın minaresi de kaldırılmıştır.
5×10 metre boyutlarında, moloz taşla yapılı, ahşap çatılı, sade bir yapı olan mescidin önünde geniş bir bahçe vardır. Önceden kuyunun yanında bulunan som mermerden yapılmış oval şadırvan, eskiden meşruta bahçesi olan günümüzde ise yeni caminin avlu girişi olan alana taşınmıştır. Üzerinde ta’lik hat ile yazılmış şu yazı vardır:

Pir Mahmud Hüdâyî Azizü’l-kadrin
Bu makâmı yapılıp maksem-i âb oldu bina
Levh-i nazm oldu bu tarih-i güherle tezyin
Nev eser yapdı zehi himmet-i Kâmil Paşa
sene 1291 (1874)

Çilehane ne demektir, işlevi nedir?
Çilehanenin manası şuradan geliyor. Biliyorsunuz bir örgün eğitim var, bir de yaygın eğitim var. İlkokul, ortaokul, lise gibi eğitimin aşamaları var. Tasavvufta da eğitimin aşamaları var. Bu aşamalardan birisi de halvet usulüdür. Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem’in Hira Mağarası’nda, insanlardan ve zulmet ortamından çekilip de Allah’la beraber olduğu bilinmektedir. Bir hadis-i şerifte: “Bir kimse gıdalarına dikkat eder, kırk gün Allah’a ibadetle meşgul olursa hikmet pınarları gönlünden diline akar” buyurulur. Bu da tasavvuf erbabınca çokça uygulanan bir metot olarak karşımıza çıkmaktadır. Arapçasına “erbain” diyorlar, Farsçası da “çile”… Yani kırk günlük bir ibadet, geçici bir süreliğine dünyadan el etek çekme… Başka bir tabirle Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem’in Ramazan’ın son on gününde hiç terk etmediği sünnet olan itikâfın dört çarpı dördü… Yani bunun kırk günlük olanına çile diyorlar.















Kaynak : Tarihi İstanbul




http://www.islamveihsan.com/aziz-mahmud-hudayi-hazretlerinin-cilehanesi.html
http://zihniyildiz.blogspot.com.tr/2012/11/cilehane-mescidi-ve-cilehane-camii.html
http://www.dunyabizim.com/cilehanemescidi/9109/halil-necati-cosan-amca-yuruyen-melekti.html
vefa semti, istanbul, turizm, seyahat, geziyorum

Yorum Gönder

0 Yorumlar
*Yorumlar Editör tarafından incelenmekte olup, spam mesajlar dikkate alınmaz. Engellenir.*