Sitemizde aramak istediğiniz konuyu

Mini Banner

                                               "

Vefa Semti, İstanbul ve Vatanın Her Yerinden

Divriği Ulucami ve Şifahanesi - Cennetin Kapıları


Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Teşkilatı’nın (UNESCO) ‘Dünya Kültür Mirası’ listesinde yer alan ve Anadolu’nun ‘El-Hamrası’ olarak nitelendirilen Sivas’ın Divriği ilçesindeki Ulu Camii ve Darüşşifası 1228 yılında Mengücek Beyi Ahmed Şah tarafından yaptırıldı.

Cami ve Darüşşifa hakkında
Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası olarak bilinen külliye, cami, darüşşifa ve türbeden meydana gelmektedir. Anadolu Selçuklu Devleti’ne bağlı Mengücek Beyliği döneminde inşa edilen Ulu Cami, Süleyman Şah’ın oğlu Ahmet Şah tarafından; Darüşşifa ise eşi Melike Turan Melek tarafından yaptırılmıştır. 1228 yılında başlanıp 1243 tarihinde tamamlanan yapı kompleksinin Baş Mimarı Muğis Oğlu Ahlatlı Hürrem Şah’tır. Başta kapılar ve sütunlar olmak üzere, külliyenin bir çok yerinde bulunan, Ahlatlı ve Tiflisli ustaların ellerinden çıkan taş işçiliğini yansıtan motifler tüm dünyanın ilgisini çekmektedir. Bu eseri farklı ve özgün kılan bir diğer özellik de, uzaktan bakıldığında simetrik olduğu düşünülen, fakat özünde asimetrik olan bezemelerde yer alan on binlerce motifin hiç birinin bir daha kendini tekrar etmemesi; kâinattaki farklı varlıkların muhteşem bir ahenk ve denge içerisinde olduklarının taşa nakşedilerek gözler önüne serilmesidir. Mimari üslubu, süsleme ve örtü sistemlerinin dengeli ve uyumlu tasarımıyla önem kazanan bu şaheser, dünyada, görülmeye değer eserler listesinin başında yer almaktadır. Seyahatnamesi ile meşhur bir Türk yazarı ve seyyahı olan Evliya Çelebi, tekkeyi şöyle tarif etmiştir: ‘Methinde diller kısır, kalem kırıktır’. Görenleri kendisine hayran bırakan bu muhteşem abide eser, sanat tarihçileri tarafından ‘Divriği mucizesi’, ‘Anadolu’nun Elhamrası’ gibi ifadelerle tanımlanmıştır. 1985 yılında UNESCO tarafından ‘Dünya Kültür Mirası’ listesine alınan, İslam mimarisinin bu başyapıtı, aynı zamanda Cumhurbaşkanlığı’nın koruması altındadır.

Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası özellikleri nelerdir?
Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası ülkemizin en önemli tarihi eserlerinden bir tanesidir. Aynı zamanda ülkemizin Dünya Mirası listesinde bulunan sayılı tarihi eserlerden bir tanesidir. Yazımıza konu etmemizdeki en önemli sebepte bu eserin hem dünya mirası listesinde olması hem de ülkemizin çok önemli eserlerinden bir tanesi olmasına dayanmaktadır.
Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası hakkındaki bazı bilgiler ve özellikler aşağıya maddeler halinde çıkarılmıştır.
- Sivas ilimizin Divriği ilçesinde bulunmaktadır.
- Hem cami hem de hastane olarak inşa edilmiştir.
- Caminin ve darüşşifanın yapımı 1228 yılı ile 1229 yılları arasındadır.
- Camiyi yaptıran kişi Mengücekli beyi Ahmet Şah, darüşşifayı yaptıran kişi ise Ahmet Şah’ın eşi olan Turan Melek’tir.
- Bu iki eser 1985 yılında UNESCO Dünya Mirası listesine alınmıştır. UNESCO kültürel mirası bölümünde yer almaktadır.
- Darüşşifa caminin güneyinde bulunmakta ve güney duvarına dayalı haldedir.
- Darüşşifanın giriş kapısı çok önemli eserlerin bulunduğu bir yapıdır.
- Divriği ulu camide hem Emevi plan tipi hem de Selçuklu avlulu plan tipi ikisi birden kullanılmıştır.
- Özellikle bu eser hem plan tipi hem de süsleme yönünden oldukça önemli bir eserdir ve eşi benzeri olmayan bir eser olarak tanımlanmaktadır.
- İki başlı kartal motifini de içeren süslemeler son derece taşkın ve barok karakterlidir.
- Eserin batı kısmında Alâeddin Keykubad’ın arması olan çift başlı kartal ve Ahmet Şahın arması olan doğan motifi bulunmaktadır.
- Bu eserde yine sadece kirişleme izleri bulunan ahşap hünkâr mahfili Anadolu’daki en erken örneklerinden birisi barındırmaktadır.
-Yine eser de kullanılan abanoz ağacından yapılmış minber, kabartma sülüs yazı kuşakları ve yıldız motifleri çok büyük ustalıklı yapılmıştır.
- Eserin belli bölümlerinde bölümleri yapan ustaların ve isimleri yazılı bulunmaktadır. Bu ismi yazılı olan altı sanatçısı sebebiyle oldukça ilgi çeken bir eser olmuştur.
- Özellikle darüşşifanın kapı kısmındaki ustalık Ünlü seyyah Evliya Çelebi tarafından da övülmüştür.
- Yine kapı kısmında güneşin etkisiyle gölge şeklinde bazı motiflerin ve insan figürünün oluştuğu belirtilmektedir.
- Darüşşifanın orta kısmında bir havuz bulunmakta olup, bu havuzun su tahliyesi oldukça planlı bir şekilde yapılarak dışarıya tahliye sağlanmıştır.
Sivas ilimizin Divriği ilçesine gidecek kişilerin kesinlikle görmesi gereken önemli bir eserdir.








Divriği İlçesinin Tarihçesi
Divriği ve civarında, M.Ö. 2000'den itibaren çeşitli dönemlerde Hitit, Pers, Makedon, Roma, Sasani, Pavlikian, Bizans, Selçuklu ve Osmanlılar hakim olmuştur. Kente çeşitli dönemlerde verilen adlar kentteki kültür birikimini göstermektedir: 'el-Abrig' (Arapça), 'Tephrice' (Tefrike, Bizans), 'Difrigi' (Selçuk), 'Divrik' veya 'Divrigi' (Osmanlı).
Divriği ve civarında, M.Ö. 2000'den itibaren çeşitli dönemlerde Hitit, Pers, Makedon, Roma, Sasani, Pavlikian, Bizans, Selçuklu ve Osmanlılar hakim olmuştur. Kente çeşitli dönemlerde verilen adlar kentteki kültür birikimini göstermektedir: 'el-Abrig' (Arapça), 'Tephrice' (Tefrike, Bizans), 'Difrigi' (Selçuk), 'Divrik' veya 'Divrigi' (Osmanlı).
Kent Makedonya, Roma-Sasani, Bizans-Arap bölgeleri arasında bir sınır alanı konumunda bulunmuştur. 9. yüzyıldaki Pavlikian (Paulicien, Ar. Baylakani, Paulusçu) hakimiyeti bu sınır alanı konumun bir göstergesidir. Kiliselere, ayinlere, ruhban sınıfına, vaazlara karşı çıkan Paulusçuların Bizans merkezi yönetimi tarafından sapkın kabul edilmesi Araplarla müttefik olmalarını kolaylaştırdı. Araplarla beraber Bizans'a karşı savaştılar. Önderleri Sergius, Abrik (Divriği) kayalıklarındaki Tephrike (Divriği) Kalesi'nde surları ve su yollarını tamir ettirmiştir.
Malatya emirinden destek alabilmek için Paulusçuların bir kısmı İslamiyet'e geçti. Öte yandan, Sergius'un oğlu Karbeas'ın yönetimindeki Tephrike monarklığı, Bizans topraklarının en doğu noktasında, Arap topraklarının ise en batısında yer alan tampon bölge olarak bağımsızlığını sürdürdü. Pavlikianların Tephrike prensliğinin saldırgan mensupları, 9. yüzyılın ikinci yarısındaki akınları sırasında Ankyra (Ankara), Malegena (Eskişehir dolayları) ve hatta Efes'e kadar ilerledi. Bu mezhebi ve mensuplarını ortadan kaldırmaya kararlı olan Bizans İmparatoru Basileos, çıktığı askeri seferlerin ancak üçüncüsünde, 872 yılında, kartal yuvasını andıran Tephrike Kalesi'ni zapt edebildi; destekçi Arap kuvvetlerini de ortadan kaldırdı. Bu olay Kurdeşen mezarlığının kurulmasının başlangıcıdır. Bu yenilgi Pavlikian mezhebi ve onun mensuplarının da sonunu getirdi. Birçoğuna soykırım uygulanıp, kalanlar ise zorla Ortodoksluğa geçirilip, Trakya'ya sürüldüler. Heterodoks Türkmenlerin 13. yüzyıldaki Babaîler isyanı da daha önce Paulusçuların yaşadığı Divriği'nin içinde bulunduğu Yukarı Kızılırmak havzasında ortaya çıktı. Araştırmacılar dualizm ve semavî kurtarıcı gibi bazı ortak inanç ögelerinden hareketle bu isyanı bölgedeki geleneğin bir diğer dışavurumu olarak değerlendirir. Bölgenin Kafkasya, İran ve Arap yarımadasi arasındaki konumu ortaçağ ve öncesinde güney, doğu ve kuzeyden gelen düşünce akımlarına açık olmasını doğurmuştur.
Sivas, Divriği, yıl 1943 Divriği'nin Türk devri, Oğuz beylerinden Emir Mengücek Gazi'nin kurduğu Mengücekoğullarının Divriği kolunun tarihi ile özdeşleşmiştir. Mengücekoğulları, ilk Anadolu Türk beyliklerinin en eskisi ve en uzun yaşayanıydı. Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası'ndan oluşan külliyenin bânisi Ahmed Şah, Divriği Mengüceklerinin dördüncü melikiydi. Divriği Mengüceklerinin herhangi bir savaşa karışmamış olması, barışçı ve itaatkâr bir emirlik olduklarını düşündürtür. Konya Selçuklu hükümdarı II. Kılıçarslan 1180'de Danışmendleri, Alâeddin Keykûbad ise Mengücekoğullarının Erzincan-Kemah kolunu Ulu Cami'nin temellerinin atıldığı 1228 yılında ortadan kaldırmıştı. Divriği Mengüceklerinin İlhanlı egemenliğine kadar hüküm sürdürmesi izledikleri bu siyasetin başarısına bağlanır. Konya Selçuklularının hükümdarı Alâeddin Keykûbad'ın adının Divriği Ulu Cami'nin portali üzerinde son derece sıradışı bir biçimde Ahmed Şah'ın yapı kitabesinin üstünde “Sultanü'l-azam Alâeddin Keykûbad'ın saltanatında” şeklinde geçmesi bu özel konumu vurgular. Külliye, Mengücekoğullarının Divriği ve civarındaki egemenliğini hoşgören Keykûbad'a bir hediye olarak değerlendirilebilir.
Divriği'de ilk Anadolu Türk beyliklerinin en eskisi ve en çok yaşayanı Divriği Mengücekleridir. Kentin Mengücek hakimiyeti İlhanlı Hükümdarı Abaka Han'ın 1276-1277'de Memlük Sultanı I. Baybars'a karşı Elbistan'a giderken Divriği'ye uğrayarak surları yıktırmasıyla sona ermeye başlamıştır. Surların yıkılmasının ardından Selçuklu Sultanı III. Alaeddin Keykubad Malatya kuşatmasından bir sonuç elde edemeyip Divriği'ye gelince (1300-1301) burası disiplinsiz askerler tarafından yağmalandı. Şehir daha sonra Kayseri ve Sivas yöresinde Eretnaoğulları'nın hakimiyetine girdi. Kadı Burhaneddin ile Amasya Emiri Hacı Şadgeldi Paşa arasındaki mücadelelerden faydalanan Memlükler tarafından zaptedildi. (1391). Memlük Devleti'nin idari işleri bozulunca Yıldırım Beyazid 1398'de Sivas, Malatya, Besni, Darende ve Divriği'yi Osmanlı topraklarına kattı. Ancak Divriği yaklaşan Timur tehlikesinden dolayı 1401'de tekrar Memlüklere verildi. Divriği Memlük hakimiyeti sırasında Halep eyaletine bağlı pek de önemli olmayan ileri karakol durumundaydı. 15. yüzyılın ikinci yarısında Uzun Hasan'ın, 16. yüzyılın başında Şah İsmail'in kuvvetlerinin Anadolu'ya yönelik hareketleri sırasında Divriği korunaklı konumundan dolayı saldırılara uğramadı. Divriği'nin kesin olarak Osmanlı idaresine girişi, Yavuz Sultan Selim'in 24 Ağustos 1516 Mercidabık Zaferi'nden sonradır. Divriği Osmanlı idaresi altına girdikten sonra merkezle aynı adı taşıyan bir sancak haline getirilip Vilayet-i Arab adıyla oluşturulan beylerbeyliğe bağlandı. Daha sonra bu beylerbeylik dağıtılınca Divriği sancağı Sivas, Amasya, Tokat bölgelerini içine alan Rum beylerbeyliğine dahil edildi. 16. yüzyılda Divriği sancağının Divriği ve Darende adlı iki kazası, bu kazalara bağlı on iki nahiyesi bulunuyordu. Sancak 19. yüzyılda Sivas sancağının bir kazası haline geldi.
Cumhuriyet döneminde Sivas'a bağlı bir ilçe merkezi haline getirilen Divriği'nin 1927'de nüfusu 4789 idi. 1937'de önce demiryolu ulaşımına kavuşmuş, ardından buradaki demir cevherinin 1939'dan itibaren çıkarılarak Karabük Demir Çelik Fabrikası'na gönderilmesiyle hayat canlanmaya, nüfusu yavaş yavaş artmaya başlamıştır.




Yararlanılan kaynaklar:
kulturturizm.gov.tr
wikipedia.org
vefa semti, istanbul, turizm, seyahat, geziyorum

Yorum Gönder

0 Yorumlar
*Yorumlar Editör tarafından incelenmekte olup, spam mesajlar dikkate alınmaz. Engellenir.*