Sitemizde aramak istediğiniz konuyu

Vefa Semti, İstanbul ve Vatanın Her Yerinden

Aya İrini Kilisesine Giren Şok Oluyor.. Çoğu Yeri Görülemiyor


Topkapı Sarayı’nın birinci avlusunda, sarayı çevreleyen ve Sur-i sultan diye anılan surların içinde yer alan Aya İrini Kilisesi, Bizans’ın ilk kilisesi olması nedeniyle tarihte olduğu gibi günümüzde bilhassa gayrimüslimler tarafından ilgi çeken yerlerden biri.
Aya İrini kimdir,
Gerçek adı Penelope olan ve kilisenin inşa edildiği yüzyılda yaşamış bir azize. Rivayete göre, Efsaneye göre inançlı bir Hıristiyan olan Penelope, Roma halkını Hz İsa ile tanıştırmak için çaba harcar. Ancak bunu ret eden pagan Romalılar, Meryem Ana’yı inkar etmesi ve Paganizm’e tabii olması için kadına çeşitli işkenceler yaparlar. Putperestler tarafından yılanlarla dolu bir kuyuya atılır; fakat yılanlar gece boyunca ona ilişmezler, ölmez. Ardından kadını büyücülükle suçlayarak taşlanır, atlara bağlanıp sürüklenir; yine de ölmez.  kadına hiç bir şey olmadığını gören pagan Bizanslılar, bu kadar olaydan etkilenirler ve Hristiyan olurlar. Böylece İrene, azize mertebesine ulaşmış ve Roma İmparatoru Konstantin de, kadını azize ilan ederek “Kutsal Barış” anlamına gelen Azize Aya İrene (St Hagia Eirene) ismini verir ve onun onuruna Aya İrini Kilisesi’ni yaptırır.
Topkapı Sarayı birinci avluda yer alan 4. yüzyılda inşa edilen Aya İrini Kilisesinin ilk hali değil, 532 yılında İmparator Iustinianos, çok tanrılı inancı kesinlikle yasaklayınca ayaklanan halk, Zeus`a sığınarak hem Ayasofya`yı, hem de Aya İrini Kilisesi`ni yakmış. Kilise, geçirdiği yangın sonrasında Doğu Roma İmparatoru Justinianus tarafından 548 yılında yeniden yaptırıldı. 564’te bir kez daha yanmış. Üzerine bir de ilerleyen süreçte yaşanan deprem sonucunda büyük hasarlar almış. Neticede tam üç kez ciddi onarımlardan geçen bu kilise, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethetmesi sonucunda kapsamlı bir bakımdan geçirilmiş.


Kilisenin camiye çevrilmemesi nedenleri
nden biri olarak da Konstantiniye söylencelerinden birine

 dayanır. Güya, Fatih Sultan Mehmet,  Aya İrini’yi, üvey anası olmakla birlikte “öz” anası sayan, Sırp Prensesi Mara Hatun’un ibadet etmesi için sadece onun kullanacağı bir kilise olarak bırakmıştır. Kilisenin camiye çevrilmemesinin bir diğer nedeni olarak da, aya irini'nin camiye çevrilmeme sebebi, kilisenin birinci avluda yer almasından kaynaklanmaktadır.
Müze, Dış görünümü oldukça kaba ve hantaldır. Zemini bazilika üst örtüsü ise kapalı yunan haçı planındadır.. Üç nefli bazilikal planlı yapı, ana mekân (naos), narteks (giriş) ve etrafı revakla çevrili atrium (avlu) olarak üç bölümden oluşuyor. Aya İrini İstanbul’un günümüze gelebilmiş atriumlu tek Bizans Kilisesidir.. İstanbul’un fethinden sonra camiye çevrilmediği için mekânın içinde ve dışında çok fazla değişiklik yapılmamış, silah ve ganimetlerin depolandığı yer olarak kullanıldığından ‘cebehane’ adını almıştı. 19. yüzyılda ‘Harbiye Ambarı’ adıyla depo işlevi devam eden yapı, 1846 yılında, Sultan Abdülmecid’in damadı Tophane Müşiri Fethi Ahmed Paşa’nın girişimiyle Eski Silahlar ve Eski Eserler adıyla iki bölüm halinde müzeye dönüştürüldü. 
19. yüzyılda, Aya İrini müzeye dönüştürülerek Osmanlı’nın ilk müzesi olma unvanını kazanmış. Böylece kapısına 1726 tarihli kitabe de eklenmiş. Hatta Damat Ahmet Fethi Paşa’nın eserleri de 1846 yılında Aya İrini’de sergilenmiş. Daha sonra yeniden depo haline gelen yapı, 1908-1940 yılları arasında Askeri Müze olarak kullanıldı.
Bu arada, hatırlatmakta fayda var. Aklınıza "geçmişe ait neden sancağımız yok?" sorusu geliyorsa, Bunun cevabı, müzeye çevrilen Aya İrini'de gizli. Fethi Ahmed Paşa, askeri müzeyi "tasarlarken" eski sancakları (selçuk, roma vs.) kilisenin çatısına dikerek, tüm sancakların çürümesine sebep olmuştur.
Yapı, daha sonra Ayasofya’ya bağlı bir birime dönüştürülmüş. Yapılan araştırmalar sonucunda sağ üst galeride aziz başlarını tasvir eden frescolara rastlanmıştır. Bu frescolar Aya İrini Kilisesi’nin son Bizans devrinde frescolarla bezeli olduğunun kanıtıdır. 
Apsisin yarım kubbesinde altın yaldız bir zemin üzerine siyah konturla işlenen mozaik haç motifi İsa’yı, haçın altında ki dört (4) kademeli kürsü ise İsa’nın çarmığa gerildiği golgotha tepesini betimler. Bugün ziyaretçilerin büyük bölümü bu haçı görmek için özellikle gelmektedir. Ancak dini bir anlamı yoktur.
Bu haçlı bölüme Osmanlı Döneminde de dokunulmamıştır. Aya İrini`nin galerilerine çıkışı sağlayan çift kanatlı merdivenler o sıra yapılır. Osmanlı, Aya İrini`ye, ana kapıdaki 1726 tarihli kitabeyi ve merdiveni ekler. Aya İrini`yi sallayan o eski depremler sırasında Bizans`ta ikonalar, dinen yasaklandığı için onarımlarda duvarlar süslemesiz bırakılmış. 


Bugün, Osmanlı`nın üzerine bir bayrak asarak kapattığı apsis yarım kubbesindeki İsa`yı simgeleyen haç ve haçın altında İsa`nın çarmıha gerildiği Golgota Tepesi`ni simgeleyen birkaç basamaklı kürsü çizimi dışında bir motif kalmış.
Aya İrini Kilisesi’nin müze olarak kullanıldığı döneme ait olan bu fotoğrafta altın yaldızlı haçın bayrakla örtüldüğü görülür.
1949 dan sonra ise Aya İrini Kilisesi müze işlevini kaybetmiş ve unutulmuştur. Ta ki muhteşem akustiği keşfedilinceye kadar. İ985 yılından beri UNESCO'nun dünya mirası listelerinde olan Aya İrini Kilisesi akustiği nedeniyle günümüzde unutulmaz konserlerin ve sanat gösterilerinin vazgeçilmez mekanı olmuştur. 
2017 yılından bu yana halen %80'i restorasyon çalışmaları içerisinde olan kilisede her yer ziyaret etmek imkanı bulunmamaktadır. İki koridor ve giriş yolunun dışında gezilecek yer olmadığı gibi üst katlara çıkan alanlar dahil bir çok yer ziyarete kapalıdır. Bir çok yere çıkma imkanı olmayan kilisenin restorasyan aşamasında kapanmamasının nedeni de genellikle gayrimüslim turistlerin burada bulunan haç işaretini görmeleri olarak gösteriliyor.

Erol Kara 

























vefa semti, istanbul, turizm, seyahat, geziyorum

Yorum Gönder

0 Yorumlar
*Yorumlar Editör tarafından incelenmekte olup, spam mesajlar dikkate alınmaz. Engellenir.*