Ads

Ads

Boozaaa. Vefa Semtinin Damak Tadı


Havaların soğumasını yaşamaya başladığımız şu günlerde aklımıza gelen içeceklerden biri de hiç şüphesiz BOZAdır.
Her zaman olduğu gibi, Boza hayranları geleneksel lezzeti tatmak için kış mevsiminin gelmesini büyük bir sabırsızlıkla beklerler..
Bilindiği gibi, Vefa Bozacısı, markası sadece İstanbul’da değil ülke çapında ve hatta meraklıları tarafından dahi yurt dışında bilinen bir içecek haline geldi.
Haliyle "boza" adı ile özdeşleşmiş, boza deyince akla gelen ilk isim olan, sadece boza içmek için gelinen tek ‘’bozacı’’ Vefa semtinde,
İstanbul Fatih ilçesinde bulunan Atatürk Bulvarı üzerinden Şehir Tiyatrosu'nu sağınıza alarak girdiğiniz cadde Cemal Yener Tosyalı caddesi... Bu cadde ile Vefa Caddesinin köşesinde, kurulduğu ilk günden beri aynı dükkanda yer alan dükkan.. Aradığınız yerdir.


BOZADA KORONA HATIRASI
Yıllar yılı müşterilerine cam bardakta sunulan boza, geçtiğimiz yıllarda dünyayı saran korona salgını ile birlikte kağıt pardaklarla satılır oldu.
Hatta o dönemde, dükkana kimse girip şöyle ağız tadıyla boza içemez olmuştu. Yılların iç mekanı alışılan o görüntüsünü kaybetmişti. Pandemi denilen covid-19 illeti nedeniyle alınan tedbir yüzünden masalar kaldırılmıştı. Neyse ki, salgın geçti gitti, eskisi yine masalı döneme dönüldü. Ne var ki, cam bardaklar artık yok. Bu gidişle de olmayacak gibi..
Alıştığımız cam bardakta boza içme keyfi tarih olmuş..
Hatta bozaseverlerin çokca yaptığı parmağını içeriye doğru uzatıp yalandıkları o görüntüde artık yoklara karışmış.. Plastik kaşıkla kağıt bardağın dibini eşeleyip keyifsiz zevksiz boza içer duruma girmiş olduk.


BOZANIN BARDAĞI 40 TL 
Bozanın 2023 yılı açılış sezonunda fiyatı da zamlardan nasibini almış. 
Kağıt bardakta boza 40 TL'den satılır olmuş. 
Kg fiyatı da 120 TL ye.. Aşağıda fiyatları görebilirsiniz.

2023 boza fiyatları

2022 yılı boza fiyatı

2021 yılı boza fiyatı

2019 Boza Fiyatları

Boza demişken
Vefa'nın meşhur içeceği BOZA.....
Boza; darı irmiği su ve şekerden üretilir.
Boza başak ürün olan darı irmiği, su ve şekerden mamul mayalı ve faydalı gıda bakterilerinin yaşadığı bir içecek olduğundan muhafaza şartları çok önemlidir. Bu nedenle hava alabilen, sağlıklı cam şişede satışa sunulmaktadır. Şişelenmesi sırasında fermantasyonu devam eden bozanın çok hızlı tüketilmesi gerekir.
Bünyesinde: A ve B1-B2-B3-B6-B12 vitaminleri ile Laktikasit bulundurur. Gluten içermez. Çölyak hastaları kullanabilir. Bir bardak Boza 200 cc ve 86 K/cal dır. Protein miktarı %2.4, lif oranı % 6.8, yağ oranı ise % 0.2’dir.
Ender gıda maddelerinde bulunan bu asit çok değerli olup, hazmı kolaylaştırıcı etkisi vardır. Süt yapıcı özelliği nedeniyle hamile bayanlara ve vitamin kaynağı olarak sporculara tavsiye edilir. Kolera hastalığı tedavisinde boğaz enfeksiyonlarında ve bağırsak düzenleyici olarak son derece etkilidir.
Boza; mayalı ve gıda bakterilerinin yaşadığı bir içecek olduğundan koruma şartları çok önemlidir.
Bu nedenle hava alabilen, sağlıklı cam şişede satışa sunulmaktadır. Şişelenmesi sırasında fermantasyonu devam eden bozanın çok hızlı tüketilmesi gerekir.
Boza hazmettirici özelliğinin yanı sıra vitamin kaynağı olarak sporculara, sınava giren öğrencilere özellikle süt yapıcı özelliğinden dolayı hamile hanımlara tavsiye edilir. Ayrıca antimikrobiyel özelliğinden dolayı 
Yetişkin bir insanın 2 bardak Boza ile günlük B vitamini ihtiyacını karşılayabilir. 2 bardak boza bir miktar leblebi ile bir öğünü geçirebilir obezitenin önüne geçmiş olabilirsiniz.


Bozanın Tarihi
Bir görüşe göre boza, bilinen en eski içki olan biranın ilk hali. Bir Anadolu içkisi olan üzüm şarabından daha eski bir geçmişe sahip. En eski yazılı kaynaklara sahip Mezopotamya (Sümer) ve Mısır uygarlıklarında üretilen birayla boza, hemen hemen aynıdır.
Bira hammaddesi olarak kullanılan malt ekmeği, suyla ezilip bulamaç haline getirilir. Karışım mayalanmaya bırakılır. Böylece alkolle birlikte süt asidi de ortaya çıktığından, sözü edilen bira bozaya benzer. Türkiye’de genellikle darıdan yapılan boza, başka ülkelerde yapıldığı yerin başlıca ürününe göre mısır, arpa, çavdar, yulaf, buğday, kara buğday, Arnavut darısı, gernik gibi tahılların unu, bazen da pirinç ve ekmek, nadir olarak da kenevir unu ve karamuk mayalandırılarak yapılır.
Kepeği alınmış darı unu kazanda kavrulup, yumruk veya tokmakla dövülerek suyla hamur haline getirilir. Belli bir kıvama ulaşan bu karışım elekten geçirilir. Eski boza veya hamur mayası ile mayalandırılarak serin yerde 3-7 gün dinlendirilir. Şeker veya pekmezle tatlandırılarak içilir. Ülkesine göre alkol oranı % 2-6 arasında değişir.

Atatürk'ün Boza Bardağı ve bir zamanlar kullanılan boza jetonu

Boza, Mısır ve Kuzey Afrika sahilleriyle Akdenizli tüccar gemiciler aracılığıyla batıya, Hazar Denizi güneyinden doğuya, Asya içlerine ve Çin’e; İran ve Afganistan’a, Kafkaslar’dan kuzeye, Volga havzasına doğru geniş bir coğrafyaya yayılır. Balkan ülkelerinin hemen hepsinin “milli içki” olarak sahiplendiği bozanın Balkanlar’a gelişi ise, iki farklı öyküye dayandırılır. İlkinde, Orta Asya’dan kalkıp XI. Yüzyılda Karadeniz’in kuzeyinden Balkanlar’a kadar geniş bir bölgeyi ele geçiren Kıpçak Türklerinin, bozayı da kültürlerinin bir parçası olarak bölgeye taşıdığı savunulur. İkincisinde ise, horasanlı savaşçı dervişlerden Sarı Saltık yer alır.
Horasan’dan gelip Anadolu’da Hacı Bektaş’a bağlanan Sarı Saltık, Rumeli’ye yerleşen ilk Müslüman Türk toplulukları da yönetmek üzere, 1263 yılında Babadağı’na, bugünkü Dobruca’ya gelir. Horasan’da öğrendiği bozacılığın bölgede yayılmasına da önayak olan Sarı Saltık, bozacı esnafının piri sayılır.
En şiddetli yasakların yaşandığı IV. Murad ve IV. Mehmed dönemlerinde İstanbul’da 300 dükkanda 1005 bozacı çalışırdı. “Sarhoşluk vermeyecek kadarı”nı içmek helal sayıldığından, meyhaneler, yüksek alkollü tatarbozası satan bozahanelere dönüşür ve bir laf türer: “Meyhaneciye sormuşlar şahidin kim diye, bozacı demiş.” İçki yasağı III. Selim döneminde de sürer.Bu dönemde bozahaneler artık iyice ayak takımının işgali altındadır. Okuryazar takımı, hanımlar, beyler ve aileler bozahanelerden elini eteğini çeker.
Bozacı 1930'lu yıllar - Kaynak . Twitter / Kerem Görsev

16. yüzyıla kadar rahatça tüketilen bu içeceğe II. Selim döneminde birtakım kısıtlamalar getiriliyor. İçine afyon katılarak elde edilen 'Tatar Bozası', II. Selim tarafından sakıncalı görülüp yasaklanıyor. 17. yüzyılda tarihe 'Bozahaneler Vak'ası' olarak geçen bir olay yaşanıyor. O dönemin hükümdarı IV. Sultan Mehmed 1670 yılında içki yasağı getiriyor. İçki yasağıyla birlikte bozanın da keyif verici bir içecek olduğuna karar verilerek bozahaneler kapatılıyor.
Ünlü seyyah, Evliya Çelebi'nin 17. yüzyılda yazdığı 'Seyahatname' isimli yapıtta "Esnafı Darı Bozacyan" başlığı altında bir bölüm karşımıza çıkıyor. Bu bölümde anlatılanlardan, bozanın o tarihlerde çok tüketilen bir içecek olduğunu anlıyoruz. Evliya Çelebi; 17. yüzyılda İstanbul'da 300 bozahanenin olduğunu ve buralarda çalışan 1005 bozacının bulunduğunu anlatıyor.
Ayrıca, "Esnafı Darı Bozacyan"da yine o yıllarda tüketilen alkolsüz ve tatlı bir boza çeşidinden bahsediliyor. Rengi süt beyazı olan bu boza, genellikle Arnavutlar tarafından yapılıyor.
Aynı dönemde, orduda bozacılık önem verilen bir sınıf haline geliyor. Sarhoşluk verecek ölçüde içmek haram olmakla birlikte, ölçülü içildiği takdirde askere güç ve beden sıcaklığı verdiğine inanılıyor. Boza, bu özelliğinden ötürü yeniçeriler tarafından fazla miktarda tüketiliyor.
Evliya Çelebi "Bu bozacılar orduda gayet lazımlı kavimdir; bozayı sekir verecek kadar içmek haramdır, ama şarap gibi katrası haram değil, yani sekir vermeyecek kadar içmek mubahdır" diyor.

VEFA bozasını ünlendiren içeceğin kurucuları
Hacı İbrahim Vefa ve Hacı Sadık Vefa

“93 Harbi” olarak da anılan Osmanlı-Rus Savaşı (1876) nedeniyle Rumeli’den İstanbul’a yapılan yoğun göç, bozacılık tarihinde bir dönüm noktası olur. Savaştan hemen önce, Karadağ sınırındaki Prizzen kasabasından İstanbul’a gelen Arnavut genci Sadık, bir süre mahalle aralarında seyyar bozacılık yaptıktan sonra, kentin eğlence merkezi olan Direklerarası ve Şehzadebaşı’na yakın, Vefa semtinde bir küçük bozacı açar. Sadık Efendi, iki yenilik getirir bozacılığa: Birincisi, o dönemin en meşhur bozacısı, Taksim’deki Tevfik Efendi’den aldığı bozayı bir süre bekletip üzerinde biriken suyu döktükten sonra satar. Benzerlerinden daha saf, kıvamlı ve nefis hale gelen bu tadın şöhreti kısa sürede yayılır. İkincisi ve en önemlisi, o zamana kadar boza, ilkel yöntemlerle üretilip saklanırdı. Bunun için kullanılan ahşap fıçılar, bozayıda etkileyen kötü kokular yayardı. Prizrenli Sadık, bozayı kendisi yapmaya başladıktan sonra fıçı yerine mermer küpler kullanmaya başlar. Genç bozacı ayrıca dükkanını çeşit çeşit kepçeler, güzel bardaklar, şık tarçın ve leblebi kaplarıyla donatır, tadını iyice geliştirdiği bozanın orada içilmesini bir zevk haline getirir.
Çok beğenilen bozayı, mahalle aralarında güğümle satarak işe başlayan Sadık Efendi, bir süre sonra Vefa'da küçük bir bozacı dükkanı açtı.
Prizren'deki kardeşi İbrahim Efendi'yi de, İstanbul'a getirip, kasaya oturttu. O zamanlar bakterilerin üremesine müsait fıçılarda yapılan ve zamanla ekşiyip kötü kokan bozayı, mermer küplerde saklamaya başladı.
Ünü kısa sürede İstanbul'a yayıldı.
1918 yılında Fatih'i harabeye çeviren yangın, işleri bozdu.
İki kardeş, dükkanı kapatıp, işten çekilmeyi düşünürken, Hacı Sadık Efendi'nin Suriye Cephesi'ndeki savaştan dönen oğlu İsmail Bey, boza imalatının fabrika üretimine dönüşmesine önayak oldu.
Vefa soyadını alan İsmail Bey, 1933 yılında babası Hacı Sadık Efendi'nin ölümünden sonra işin başına geçti. Amcası Hacı İbrahim Bey, 1940 yılında payına düşen hisseyi alıp ortaklıktan ayrılınca, yoluna tek başına devam etti. 1944 yılında Hacı İbrahim Vefa, vefat etti



Boza ve Vefa Semti Karışık Duygularımız
Kışın hep o aklımıza gelir.
Boooozzzzzzaaaaaaaaaaaa...
Boza denince de Vefa...
Vefa denince asıl aklımıza gelen komşuluktur, dostluktur, sevdadır, aşktır..
Vefa dostun vazgeçilemezidir.
Üzerine bir avuç leblebi attığımız bir de o nefis kokusuyla tarçın kattığız bozayla hatırlarız hep vefayı. Aşk Vefadır!
İnsan Vefa arar. Vefalı dost arar. Etrafında Vefalıların çok olmasını ister.
İster de bulamaz.
Bozanın yanında leblebi ne ise...
İnsanın yanında Vefalı dost da odur.
Vefa olmadan insan, insan olunmadan Vefa olmaz.
Vefa bir semt adı olsa da, boza Vefa'yı, 
Vefa bozayı çağrıştırsa da bir de Şeyh Vefa vardır, Vefa'da..
Vefa Hazretleri, Şeyh Vefa Konyevi hazretleri..
Vefa semtinde Vefa hazretleri ne ise,
Vefa'nın merkezindeki maneviyat ne ise
İnsanın merkezindeki Vefa'da odur.
Maddiyatla dolunan insan Vefa'yı unuttu.
Biz de doğduğumuz büyüdüğümüz Vefa'yı boza içmeye gidince hatırladık.
Vefa hazretlerini bir vefakar gibi ziyaret ettik de,
Sokaklara, caddelere, evlere bakamaz olduk
Hepsi yıkılmış, terk edilmiş, virane olmuş.
Bir çok sokak kalmamış, binalar, o ahşap köşkler, hatıralar kalmamış.
Boza da eski boza değil gibi...
Vefa'nın da eski Vefa olmadığı gibi..
Hayal meyal hatırlamaya çalıştığım o Vefa havası da yoktu artık. (Erol Kara - 17.01.2022 )

*********
Gazete Küpürlerinde Vefa Bozacısı


105 yıllık reklam


Gazete reklamı 1956



Kaynak : http://yymd.phtools.net/en/touch-the-history/vefa-bozac%C4%B1s%C4%B1

**********
İşte böyle...
Meraklısına Bozayı hatırlatalım dedik. Haydi boza içmeye Vefa'ya... Booooooooozzzzzzzzzzzzzzzaaaaaaaaaaaaaaa

Erol Kara - 2023 






Ads