Ads

Ads

İşte, İstanbul'un Katili O Mimar ve Yandaşları


Asırların en güzel şehri olan İstanbul'un yağmalanması tarihsel süreç içinde pek çok kere olmuştur. Haçlıların, Romalıların, Cenevizlilerin ve daha bir .çok barbar Avrupalı'nın yağmalamaktan adeta zevk aldığı şehir belki de şaşıracaksınız Türkler'den çok az zarar görmüştür. İstanbul'un Fethi sonrasındaki tüm padişahların bu şehrin güzelliğine güzellik katmaktaki yarışı asla göz ardı edilemez.
Latin ırkının barbarlığından hiç söz edilmese de tarihin gerçekleri arasında dolaşanların bunların gittikleri ya da terk ettikleri güzelim nice şehirleri yağmaladıklarını öğrendiklerinde vicdanlarının kanadığını düşünürüm.
Her ne kadar Osmanlının muhteşem eserleri İstanbul'un her bir sokağına bir damga vurduysa hayranlık aptallığından kurtulamadığımız Avrupalıların bu şehri nasıl katlettiğini de kabullenemeyeceklerin varlığına rağmen biz bu güzelim İstanbul'un mimar katillerinden söz edeceğiz.
İşte bir tanesi
İstanbul'un Osmanlı kimliğini yok eden Henri Prost’u tanıyalım.
Fransız mimar ve söz de şehircilik uzmanı. 1902 de yüksek mimarlık okullarından mezun olmuş, öğrenciliğinde “roma büyük ödülünü” almış bir İstanbul katliamının baş aktörü.
İstanbul'da Ayasofya’nın da içinde bulunduğu Bizans anıtlarını da içeren rölöve ve arkeolojik çalışmalarını gerçekleştirmiştir. Bunun dışında Osmanlı'ya ait sayısız yapının da tuz buz olmasına neden olmuştur.
1936 yılında Atatürk’ün daveti üzerine Türkiye’ye gelmiştir. “İstanbul’un nazım planı” nı uygulamakta görevlendirilmiştir. 1937 de hazırlamaya başladığı raporlarını 1939 da tamamlamış ve hükümetten onay alışmıştır.


Henri Prost sözde kentin kendisine özgü dokusunu koruyacak, tarihi yapıları koruyup yeni yerleşim alanları oluşturacaktı. Oysa Henri Prost denen mimar bozuntusu sadece Bizans yapılarını korumaya yönelik çalışmalar yapmıştır.
İlk darbeyi Saraçhane- Unkapanı arasına vuran Prost, sur içi İstanbul’unda Osmanlı kimliğini ve çevre ölçeğinin dikkate almadan meydan ve bulvarlar açmakta” sakınca görmedi. O dönem bütün dünya kentlerinin metroya yöneldiği yıllarda İstanbul’u otomobil yollarıyla donatmakla ısrarlı davrandı. En kolayına geleni yaptı ve cadde sokak açacak diye Bizans eserleri dışında kalan cami, medrese, han, hamam hatta mezarları dahi ne kadar Osmanlı eserleri varsa kökten temizleme hırsına bürünmüştü. Ve tabi kendisine yetki verilmiş bulunan ve Batı hayranı dönemin yetkilileri bu hırsı, Osmanlı'ya olan kini göremiyordu.


Bir zamanlar sokakları süsleyen yapıların yerlerinde kara kara beton binalar yükseldi. Geniş caddeler yapılması için o güzelim vakıf eserleri dümdüz edildi.
Zaman zaman sitemizde de yer verdiğimiz kayıp Osmanlı eserlerine ait yok oluş hikayelerini internette kolaylıkla bulabileceğinizi ümit ediyoruz.
Konumuzla ilgili araştırmalarda kaynak olarak gördüğümüz FatihHaber Henry Prost katilinin neleri katlettiğini sıralar. Bunlardan bir kaç tanesini şöyle sıralayalım. (Daha fazlası için FatihHaber)
  • Fevzi paşa caddelerine öyle bir hat çizer ki adeta minare biçer. sadece 1956-1957 yılları arasında 54 cami yıktırır. Topkapı’daki İlyaszade mescidi nefis bir mimar Sinan eseridir. bu cami sanat tarihi açısından çok önemlidir. fakat prost için taş yığınından başka bir şey değildir.
  • Fındıkzadedeki molla Gürani mescidi (1483)ise fetih ruhu açısından çok önemlidir. ama bu iki güzide mekan yıktırılır.
  • Pazartekke mescidi yola denk düşmediği halde yıkılır. şu an yerinde bir benzin istasyonu bulunuyor.
  • Haliç’i haliç yapan saraylar yıkılır. tabakhane, Kağıthane onun elinden geçer. Eyüp, Ayvansaray civarları medrese, türbe, camii ve tekkelerin yoğun olduğu bir mekandır. kolay tırpan atamaz. ama yaptığı korkunç planla haliç’i çekilmez bir yer haline getirir. Kazlıçesmeyi derecilere verir, altınboynuzu sanayiye açar.
  • Bu kasap mimarın gözü kutlu fethin nişanesi olan fatih camiine takılır kalır. güya ona el sürmez ama öyle bir oyun oynar ki …Fatih cami kilden bir tepe üzerinde bulunur. malum kil kuruyken kaya gibi ıslakken cıva gibidir. bu yüzden civara derin kuyular açarlar, zemindeki suyu toplayıp aşağı basarlar. Fevzi paşa caddesini, Fatih külliyesinin eteklerinden geçirir. kodu (zemin yüksekliğini) metrelerce düşürür. temellerini açığa çıkarır. koca kütleyi dayanıksız bırakır. etrafını da imara açar. Maksat caminin temelini kaydırmak.
  • O kadar boş arsa varken okullar da tarihi yapıların üzerlerine yapılır.
  • Ve bugün adı bilinmeyen, yerinde yeller esen binlerce camisiyle, medresesiyle, türbesiyle, çeşmesiyle, sadaka taşları, kuş yuvaları, mezarlığı ile sarayı, köşkü, kasır ve konaklarıyla binlerce eser yok olur gider.
Bu İstanbul'u katleden Osmanlı düşmanı Ayasofya'da yaptığı restorasyon, Bizans eserlerine gösterdiği ilgi ve tahtip ettiği her biri birer Osmanlı tarihini anlatan tarihi vesika yerine geçecek olan Osmanları eserlerini tahrip ettiği için 1912'de Fransa'da (Salon des Artistes) madalya kazanır.

Vezneciler Camcı Ali Camii - Çoktandır Yok

Şehir Katili Prost'un İstanbul'a ikinci gelişi ve tahribatın zirveye ulaşması konusunda Wikipedia'da şöyle bir açıklama vardır.
"Prost, 1924'ten itibaren Türkiye hükümetine düzensiz bir şekilde danışmanlık yapıyordu. 15 Mayıs 1936’da İstanbul’a gelen Prost, 27 Aralık 1950’de kontratına son verilinceye dek kentte görev yaptı. Vali-Belediye Başkanı Muhittin Üstündağ, Lütfi Kırdar ve Fahrettin Kerim Gökay ile çalıştı. Şehrin Planlama Ofisinin başına geçti ve mimari geleceğinin ana planını yazdı. Ancak sonra Prost'un ana planının şehrin tarihi yapısına ağır bir müdahaleci yük bindirdiği ortaya çıktı. 1948'de, daha önce Atatürk'e bir mektup yazan, tarihi tozunu bile bozmadan şehri korumasını tavsiye eden Le Corbusier tarafından eleştirildi. Prost'un bugün tartışmalı kabul edilen kararları arasında tarihi Taksim Kışlası'nın yıkılması da gösterilebilir.


Şehri Darmadağın Edenler
Peki, bu katile yol açan, destekleyenlerin suçu yok muydu derseniz. Tabi ki var, Dönemim valisi, belediye başkanı ve bunlara emir veren daha yukarıdakiler. En sonuncusu zamanın başbakanı Adnan Menderes'te tuz biber ekiyordu.
Özde, Prost aslında 1936’da Atatürk tarafından davet edilmiş ve İstanbul için bir masterplan yapması istenmişti. 1950’den sonra İstanbul daha fazla hükümet işlerine sahne olmaya başladı ve devamında Prost gönderildi. Kent planın sorumluluğu Türk uzmanlara bırakıldı, onlar da planı revize ettiler. Ardından, 1956’da Menderes, kentsel imarı şahsi meselesi ilan etti ve sonraki dört yıl, yani Menderes iktidardan düşene dek, yoğun yol yapımı, cadde genişletmesi, eski yapıların yıkımı ve yenilerin yapımı faaliyeti gerçekleştirildi. 1960 darbesi sonrası Menderes hakkındaki suçlamaların büyük çoğunluğu bu konu üzerineydi ve Menderes de bununla ilgili olarak Prost’un masterplanını örnek aldıklarını her savunmasında dile getirmişti. Dönemin İstanbul’u adeta bir hafriyat alanına dönmüş ve bu durum sinemasından edebiyatına her alanda kendine yer bulmuştu. (Mimdap)

Derleme @tarihivefa

Ads